20 Ağustos 2010 Cuma

YÜKSELEN BİR ANIT - 23.06.2010

Yazıma, İlhan Selçuku yitirdik diye başladım, sonra sildim, yitirdik sözü doğru gelmedi bana. Türk Aydınlanma Hareketine tüm ömrünü vermiş, 1952 yılında abisi Turhan Selçukla birlikte çıkardıkları 41 Buçuk Dergisinden bu yana binlerce yazı yazmış, yüzlerce konferans vermiş, 15 kitabı bulunan bir savaşçı nasıl yiter/kaybolur?

O bir savaşçıdır, silahı kalem olan bir savaşçıdır. Silahını 58 yıl boyunca büyük bir ustalıkla kullanmış, elinden hiç düşürmemiştir.

Aydınlanmacıdır,

Devrimcidir,

Kurtuluşçudur,

Bağımsızlıkçıdır,

Yurtseverdir,

Özgürlükçüdür,

Eşitlikçidir,

Toplumcudur,

Türk-Kürt kardeşliğinin, ayrılmazlığının savunucusudur,

İnsan haklarından yanadır,

Barışçıdır...

Bu nitelikleriyle her dönem, düzenin olduğu gibi sürmesinden yana olan egemen güçlerin, emperyalizmin işbirlikçilerinin hedefi olmuştur.

Yazıları nedeniyle gazetesi/gazetemiz Cumhuriyet kapatılmıştır; yılmamıştır.

Onlarca kez yargı önüne çıkarılmıştır; yılmamıştır.

Tutuklanmış, en ağır işkencelerden geçmiştir; yılmamıştır.

Ergenekon davasında sanık olarak saatlerce sorguya çekilmiş; yılmamıştır.

Böyle bir insan nasıl yiter, kaybolur?

***

14 yıldır onun süvarisi olduğu, rotasını çizdiği, tam yol verdiği Cumhuriyet Gemisinin mürettebatındanım. Bu yıllar içinde onu bir kez olsun asık yüzlü görmedim, yüzünden kendine özgü o muzipçe gülümsemesini hiç eksik etmedi.

Yüzlerce yazım yayımlandı Cumhuriyette, kimi yazılarımda ters düştüğümüz de oldu, hem de aynı günlerde, ama bir gün olsun serzenişte bulunmadı, bir gün olsun yazılarıma karışılmadı. Tam tersine, Devam dedi İlhan Abi. Bir dost toplantısında sözü o noktaya getirmek isteyen bir arkadaşına, Bırak dedi, bu oğlan delidir, bize böyle deliler de gerek!”...

Sevdiklerine karşı engin bir hoşgörüsü vardır İlhan Abinin.

Ya kendisini düşman belleyenlere?

Terör örgütü lideri savıyla gece karanlığında evi basılıp gözaltına alındıktan, saatlerce sorgulandıktan sonra bir gece yarısı Cumhuriyete geldiğinde onu karşılamış, odasında toplanmıştık. Neler düşündüğünü öğrenmek istiyorduk, çocuklar diye söz ettiği evini basan polislere çay demlediğini anlatmıştı, savcılardan söz ederken ise içindeki acıma duygusu yüzüne yansımıştı.

Hep böyledir, emir kullarına karşı acımadan başka bir duygu taşımaz içinde. Onların siyasal iktidar denen büyük çarkın küçük dişlileri olduğunu bilir.

***

İlhan Abi, her şeyin çarpıklaştığı günümüz Türkiyesinde doğru duruşun bir simgesidir. Örnek yurttaşlığı, savaşçılığı, erdemi, onuru ile bir anıttır o.

Bizlere düşen bu anıtı daha da yükseltmek, yüceltmektir.

Hiç yorum yok: