20 Ağustos 2010 Cuma

BİR ŞEYLERİ KAÇIRMAK - 07.06.2010

Zaman zaman beni bunaltan bir yanım var; bir konuya sardım mı kendimi kurtaramıyorum. İlle de en ince ayrıntısına kadar anlayıp bileceğim. Bu arada da yeni şeyler öğrenmiyor değilim, bu da şer in hayır yanı olmalı.

***

Masamın üzerinde Diyarbakır notlarım var, biliyorsunuz 1. Kitap Fuarı nedeniyle geçen ay oradaydım, izlenimlerimi düşmüşüm kâğıtlara. Öyle siyasal ya da turistik notlar değil, daha çok insan halleri üzerine.

Sözgelimi, Ben û Sen adlı bir meyhanede tanık olma keyfine erdiğim bir şiir şöleni var ki aradan iki hafta geçti tadı hâlâ kulaklarımda. Öyle hazırlıklı, tasarlanmış bir şölen değil, baştan sona doğaçlama. 7-8 saçlarına aklar düşmüş müşterinin oturduğu yan masada bir kişi ayağa kalkıyor, Ahmed Arifin, Hasretinden Prangalar Eskittimini okumaya başlıyor, hem Türkçesini hem Kürtçesini. Anadolunun iki kardeş dilinin yüzlerce yıl içinde iç içe geçmişliği, bir aradalığı, kardeşliği ancak bu kadar güzel yansıtılabilir. Meyhanede herkes susmuş, dinliyor. Kim, diye soruyorum. Hüsnü Hoca (Güzel), diyorlar. Alkışlıyorum Hoca.

Aradan bir zaman geçiyor, bu kez başka bir masada başka bir ses patlıyor, gür mü gür. Nâzım Hikmetin ‘Memleketimden İnsan Manzaralarından dizeler dolduruyor Ben û Seni. Bu gür sesin sahibi Mehmet Özer, masamızdaki onu daha önce dinlemiş olan dostlar, Tüm kitap ezberindedir diyorlar, durmadan, duraksamadan okuyor. Belleğine, sesine, vurgularına, okuma biçemine hayran olmamak elde değil. Doğal ki bir alkış da ona.

***

Diyarbakır, Hurri-Mitannilerden bu yana binlerce yıldır çeşitli uygarlıkların üst üste oturduğu kadim bir kent. Diyarbakırlılar da ağırbaşlı, ağırbaşlı oldukları kadar da cana yakın insanlar. Medyanın çarpıtmalarına bakmayın, öbür kentlerimiz ne kadar dingin, ne kadar güvenliyse bu açıdan Diyarbakırın belki fazlası var ama eksiği yok.

Diyarbakırlılar hangi etnik kökenden gelirlerse gelsinler belediye başkanları Osman Baydemiri seviyorlar. AKP dışında tüm partiler yüzde 1in altında, AKP de yüzde 31de kalırken, Baydemirin her yüz Diyarbakırlı seçmenden 66sının oyunu alması bu sevgi ve güvenin bir göstergesi. O da bu sevgi ve güvene layık olabilmek için büyük çaba harcıyor. Şimdi bana, Ya o televizyonlardan izlediklerimiz? diye sorabilirsiniz. Eğer bir insanın yaşamından 365 günlük kesiti, o kesit içinde yer alan herhangi bir günün herhangi bir anında söylenmiş tek bir sözcükle anlamlandırabiliyorsak, buyurun. Ama gerçek böyle değil.

***

Eğer AKP destekli İHHnin kanlı bir kıyımla sonuçlanan İsrailin Gazze ablukasını kırma girişimi araya girmemiş olsaydı sizlerle Diyarbakır izlenimlerimi daha ayrıntılı olarak paylaşacaktım. Bir de bir süre önce Güneydoğuda iki gün içinde gözaltına alınan, tutuklanan 1000i aşkın DTP üyesinin, yerel yöneticilerin akıbetini merak ediyorum. Bunu soracaktım.

Bu arada Gazze olayı bana bilmediğim yeni şeyler öğretti. Örneğin, yabancı bir devletin askerleri tarafından girişilen bir saldırıda ölen siviller, hem devlet, hem de din görevlileri tarafından şehit kabul ediliyor ve cenaze törenlerinde tabutlarına Türk bayrağı sarılıyor. Bunu bilmiyordum.

Bir de bizim gemimiz dediğimiz Mavi Marmara bizim değilmiş. 657 bin nüfuslu Komor İslam Federal Cumhuriyeti bayrağını taşıyormuş. Demek oluyor ki uluslararası hukuk açısından İsrailin muhatabı Türkiyeden çok Devlet Başkanı Ahmed Abdullah Sambi yönetimindeki Komorlar.

Ne diyelim, Allah kolaylık versin.

Hiç yorum yok: