Paris Kitap Fuarı (Salon de Livre) bu yıl 30 yaşına bastı. Fuar yönetimi ve Fransız yayıncılar Avrupa’nın en önemli kitap etkinlikleri arasında gösterilen fuarlarının yeni yaşını coşkuyla kutluyorlar.
Türkiye de bu yıl geniş bir katılımla bu coşkuya katkı sunuyor. T.C Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın öncülüğü ve Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Basın Yayın Birliği, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş işbirliğiyle ülkemiz yayıncılığı Paris’te temsil ediliyor. Bu çerçevede her gün bakanlığın çağrılısı 2-3 yazarımız ile Fransa’daki Türk Yılı nedeniyle organizasyon komitesi tarafından ayrıca çağrılan yazarlarımız çeşitli söyleşi ve etkinliklerde yer alıyorlar.
***
Bir TÜYAP’lı olarak Türkiye dışında düzenlenen kardeş kitap fuarları gözlemci olarak ziyaret etmek birçok açıdan yararlı oluyor. Bu gezilerde insanın her şeyden önce kendi fuarına, kendi işine olan güveni tazeleniyor.
Bizim fuarımız, İstanbul Kitap Fuarı 30. yaşını önümüzdeki yıl kutlayacak. Geride bıraktığımız 28 yıl içinde önemli şeyler yapmışız, bunu Paris Fuarı’nı gezerken daha iyi anlıyoruz.
Doğal ki her kitap fuarının gelişme hızı ve düzeyi düzenlendiği ülkenin koşulları tarafından belirleniyor, dolayısıyla bu koşullar göz önüne alınarak gelişme grafiğinin kendi kendisiyle karşılaştırılarak belirlenmesi gerekiyor. Fakat biz bunun bilincinde olmamıza karşın yine de İstanbul’u Paris’le karşılaştırmadan edemiyoruz. Bizi buna belki de sıkça duyduğumuz, “Ama yurtdışındaki...” diye başlayan sözler zorluyor.
İstanbul Kitap Fuarı, Türkiye için ne kadar önemli ise Paris Kitap Fuarı da Fransa için o kadar önemli. İki fuar arasında yapılan karşılaştırma İstanbul’un gerek alan büyüklüğü, gerekse ziyaretçi sayısı açısından Paris’i geride bırakmış olduğunu ortaya koyuyor. Katılımcı yayınevi sayısında ise Paris ilerimizde, fakat bu konuda birtakım zorluklar yaşıyor. Metrekare birim fiyatları İstanbul’a kıyasla çok yüksek, iki katından çok daha fazla; Paris fuar yönetimi 1 metrekare için 300-350 Avro (627-731 TL) talep ediyor. Bazı büyük yayınevleri bu yılki fuara bu nedenle katılmamışlar. Bu önemli bir sorun ve bir an önce aşılması gerekiyor.
Paris Kitap Fuarı bizdeki gibi iki yönlü bir etkinlik; hem profesyonellere sesleniyor, hem de kitapseverlere satış yapılıyor.
***
Paris’te de görüyoruz ki kitap fuarları düzenlendiği kentlere can katıyor, renk katıyor. Paris için “büyülü kent” derler, bu büyü bir bakıma da bir “kitaplı kent” olmasından ileri geliyor. Dünyaca ünlü üniversiteleri, görkemli kütüphaneleri, kitapevleri ve sokak sahaflarıyla okuyan bir kent; Parislinin okuma tutkusunun kökleri çok eski yıllara uzanıyor.
Molière (1622-1673) de, Flaubert (1821-1880), Honore de Balzac (1799-1850) da, Baudlaire (1821-1867) de, Guy de Maupassant (1850-1893) da önemli yapıtlarını bu kentte vermişlerdir. Onları Daudet’ler, Rimbaud’lar, Verne’ler, Hugo’lar, Gide’ler, Zola’lar ve günümüze kadar yüzlercesi izlemiştir. Doğal ki Montaigne’leri, Diderot’ları, Descartes’ları, Rousseau’ları unutmuyoruz.
Parisliler okuyor, dedik. Bu, “Hayatım orada herkes okuyor, otobüste, metroda bile herkesin elinde ya bir gazete, ya bir dergi ya da bir kitap var” türünden bir gözlem değil. Fransızlar kendilerini ve hayatı dönüştürmek, değiştirmek, geliştirmek için okuyorlar. Nerede okudukları değil, ne okudukları önemli.
İyi ve doğru okudukları için de devlet başkanlarına, Sarkozy’ye gecikmeden, geciktirmeden, tam yerinde, “Seninle buraya kadar!” diyebiliyorlar.
Paris Kitap Fuarı’nda da en çok konuşulan konu bu “sepetleme” olayı zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder