Bunlar cuma günü yapılan CHP Merkez Yürütme Kurulu toplantısında havada uçuşurken yakalanan sözler. MYK üyeleri Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti genel başkanlığına adaylığını koyacağını açıklamasına ve CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın da onun adaylığını destekleyeceğini duyurmasına öfkelenmişler. Sayın Kılıçdaroğlu gibi Sayın Sav da bir anda “hain”, “komplocu”, “CIA ajanı” oluvermiş.
Bu “oluverme” ve bu “oluverme”yi yansıtan sözler CHP içindeki demokrasi hazımsızlığını ve hoşgörüsüzlüğü somut olarak gösteriyor. MYK üyeleri onca yıldır birlikte çalıştıkları, sırası geldiğinde övgüler düzüp göklere çıkardıkları arkadaşlarını bir anda ağza alınmayacak sözlerle yerin dibine batırıveriyorlar.
Sayın Deniz Baykal’ın, dolayısıyla CHP’nin başına gelen şerden çıkan hayır bu olmalı. Kamuoyu CHP’deki gelişmeleri dikkatle izliyor, yıllardır duyduğu fakat kafasında gerektiğince somutlaştıramadığı “lider sultası”, “parti içi tekilcilik” gibi kavramların ne anlama geldiğini kavrıyor.
***
Kemal Kılıçdaroğlu giderek eskiyen, köhneleşen, çağdışına düşen parti yapısının ve anlayışının değişmesi açısından bir umut oluşturuyor. Önder Sav’ın yanı sıra partinin TBMM’deki önemli adlarının ve 60 milletvekilinin onun adaylığını desteklemeleri bu umudu daha da güçlendiriyor.
Deniz Baykal ise istifasıyla topladığı olumlu puanları, “İlle de Baykal!” diyen “liderci” MYK üyelerine verdiği cesaretle hızla yitiriyor.
Sayın Baykal, CHP’nin kendini yeniden canlandıracak, gelişme yollarını açacak bir kan değişimine gereksinimi olduğunu artık görmeli. Bunu görmek büyük çabalar gerektirmiyor, sokağın sesine biraz kulak vermek, konuya ilişkin anket sonuçlarına bir göz atmak bunun için yeterli.
CHP önemli bir yol ayrımında; ya değişip kendine iktidar yolunu açacak koşullara kavuşacak ya da değişmemekte direnip kendini ebediyen muhalefette kalmaya mahkûm edecek.
Önümüzdeki cumartesi günü başlayacak kurultayda oy kullanacak delegelere bu nedenle büyük sorumluluk düşüyor, oylarını geçmişten mi yoksa gelecekten mi yana kullanacaklar, bunu pazar günü öğreneceğiz.
***
CHP’deki gelişmeler ülke gündemine öyle bir oturdu ki ortalığı kaplayan toz duman arasında birçok önemli konu gürültüye gitti.
Örneğin, Devlet Başkanı Medvedev’in ziyareti sırasında Rusya ile imzalanan Mersin’de nükleer enerji tesisi kurulmasına ilişkin antlaşma basında gerektiğince yer alamadı. AKP iktidarı Sinop’ta kurulması planlanan nükleer tesis de düşünüldüğünde Karadeniz gibi Akdeniz’i de bir “yaşamsal tehdit bölgesi’ haline getirmeye kararlı gözüküyor.
Başta CHP olmak üzere muhalefet iki üç konuya takılıp kalınca AKP istediği alanda istediği gibi at oynatıyor. Brezilya ile birlikte İran’a önerilen, İran’ın da benimsediği açıklanan “uranyum takası” da AKP iktidarının nükleer enerji sevdasının ne boyutlara vardığını gösteriyor. Bu antlaşmaya göre İran’ın 1200 kilogram uranyumu ile Batı’nın zenginleştirilmiş 1200 kilogram uranyumu Türkiye topraklarında takas edilecek. Kimse hükümete, “Dur, ne yapıyorsun” demiyor, topraklarımız, aklı başında ülkelerin bir an önce başlarından savmak, kurtulmak istedikleri uranyuma açılıyor.
Dileriz, CHP’de sular kurultay sonrası durulur da medya da, kamuoyu da dikkatini yaşamsal konulara yöneltir.
***
Bu arada olmaz denileni oldurarak Bursaspor’u Süper Lig şampiyonluğuna taşıyan futbolcuları, teknik direktör Ertuğrul Sağlam’ı, başkan ve yönetim kurulu ile Bursaspor yandaşlarını yürekten kutluyorum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder