1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dün olması gerektiği yerde, Taksim Alanı’nda ve olması gerektiği gibi, emekçilere yakışır disiplin içinde kutlandı. Kutlama görüntülerini ya televizyon yayınlarından canlı olarak izlediniz ya da bu sabah gazetelerde gördünüz. Bu nedenle sayısal verilerin altını burada bir kez daha çizmeyi, alanda yaşanan coşkuyu bir kez daha betimlemeyi gerekli görmüyoruz.
Üzerinde durmak istediğimiz görsel ve yazılı basında nedense sıkça kullanılan, ‘Sendikalar başarılı bir sınav verdi!’ sözü.
Dün verdikleri sınavdan başarıyla geçenler işçiler miydi gerçekten?
***
Onlar 32 yıl önce yine aynı alanda toplanmışlar, 1 Mayıs’ı yine yüz binlerin katılımıyla büyük bir coşkuyla kutlamışlardı. Ne var ki tören sona ererken, bugünkü The Marmara Oteli’nden ve Sular İdaresi üzerinden üzerlerine çapraz ateş açıldı ve 34 kişi can verdi. Kıyım önceden özenle planlanmış ve ‘başarıyla’ uygulanmıştı. Öyle ki, kalabalığın dağılması sırasında Kazancı Yokuşu’na doğru kitlesel bir yönelim olacağı hesaplanmış, paniğe yol açan çapraz ateş de kalabalığı bu yokuşun ağzına yönlendirmek üzere açılmıştı. Öngörülen bu kaçış yolu ise olayın planlayıcıları tarafından bir kamyonet ve birkaç el arabasıyla kapatılmış, böylece 28 kişi sıkışma sonucunda boğularak ya da ezilerek can vermiş, 5 kişi kurşunlanarak, bir kişi de bir polis panzeri tarafından çiğnenerek öldürülmüştü.
***
Sınav vermesi gerekenler devletin güvenlik güçleri ile devleti yöneten siyasal iktidarlardı. Bu sınav 32 yıl boyunca verilmedi, daha doğrusu verilmek de istenmedi. Onca fotoğraf görüntüsüne, görgü tanıklarına, geride bırakılan izlere karşın suçlular bulunmadı.
İstenseydi bu katiller bulunamaz mıydı? Mutlaka bulunurdu, fakat istenmedi, ülkemizin örgütlü emekçilerini, işçilerini, emekten yana aydınlarını kamuoyunun gözünde yıpratmak amacıyla istenmedi. Tam tersine 32 yıl boyunca 1 Mayıs 1977 kıyımı işçilere mal edilerek her kitlesel gösteride karşılarına bir öcü gibi çıkarıldı. Egemen sınıfların etkili payandalarından biri olan işbirlikçi basın olayı yıllar boyu örgütlü emekçilerin aleyhine olarak işledi.
Devlet, küresel işlevi ülkemizde emperyalizmin beşinci kol görevini yerine getirmek olan kapitalist egemenler, onların siyasal gücü olan partiler gibi ‘sahte demokrat’ basın da bu sınavı geçemedi.
1 Mayıs’a ilişkin olarak bir sınav vermesine gerek olmayan tek güç emekçi sınıfların örgütleriydi, buna karşın 32 yıl boyunca kamuoyu bu masalla uyutulmak istendi.
***
Dün yüz binlerce örgütlü emekçinin, sosyalist ve sosyal demokrat partililerin, emekten yana insanın bir araya geldiği kutlamalarda ne bir kişinin burnu kanadı, ne de insanlar birbirleriyle çatıştılar. Bu da gösterdi ki güvenlik güçlerinin gereksiz müdahalelerde bulunmadığı, gerginliklere neden olmadığı koşullarda en büyük kitlesel buluşmalar bile tam anlamıyla bir olağanlık içinde gerçekleşiyor.
Anlaşıldı ki Taksim Alanı bir ‘tabu’ değilmiş. Geçen yıllarda DİSK Genel Merkezi boş yere mi basılmış, işçilerin üzerine boş yere mi boyalı sular sıkılmış, emekçiler boş yere mi dayak yemiş, kadın göstericiler boş yere mi yerlerde sürüklenmiş, kafaları boş yere mi postallı polisler tarafından tekmelenmiş, yabancı turist çiftler boş yere mi coplanmışlar?
Hiç kuşkusuz hayır. Eğer tüm bunlar, bu direnişler olmasaydı, devlet kendini bu sınava girmek zorunda hisseder miydi?
Dileriz, dünkü 1 Mayıs emekten yana bir dönüşüm için bir kilometre taşı olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder