Hani sirklerde palyaçolar vardır, hiçbir şeyi beceremezler, yürürken ikide bir tökezlerler, birbirleriyle çarpışıp yerlere yuvarlanırlar, bir mum yakacak olurlar, üstlerini başlarını tutuştururlar… Sergiledikleri acizlikleri, beceriksizlikleri, yeteneksizlikleri izledikçe gülersiniz. Ama sirkteki gösteriler bitip de evinizin yolunu tuttuğunuzda o palyaçolar gözünüzün önüne gelir, içinizi bir hüzün kaplar, acımaya başlarsınız.
Son zamanlarda AKP de bende benzer duyguları uyandırıyor. Sözcülerini dinlerken gülüyorum ama sonra gülerek dinlediklerimi aklımın terazisine vurduğumda hüzünleniyorum. Nasıl da yalan söylüyorlar, gözlerimizin içine baka baka… “Bizim partimiz gelmiş geçmiş en demokrat partidir”, “Evrensel hukukun Türkiye’de de aynen uygulanmasından yanayız,” diyorlar, örneğin; gülmemek elde değil! Bunları söyleyenler omuzlarında büyük sorumluluklar taşıyan koskoca adamlar, bir ülke yönetiyorlar. Ciddiye alınması gereken insanlar aslında ama alamıyorsunuz. Söylediklerini söylerken yüzlerine ne değin ciddi bir ifade oturtmaya çabalarsa çabalasınlar, gözlerindeki ifade, bakışları kendilerini ele veriyor.
Söylediklerinin siyasal uygulamada karşılığının olmadığını gösteren öyle çok kanıt var ki ortada… İlk aklıma gelen, TÖB-DER’in 12 Eylül faşizmi tarafından gasp edilen malları.
***
Biliyorsunuz, TÖB-DER ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük sivil toplum kuruluşlarından biriydi; Türkiye’deki 300.000 öğretmenin 220.000’ini üye yapmayı başarmış güçlü bir örgüttü. Kenan Evren’in faşist cuntası; CHP gibi DİSK gibi TÖB-DER’i de kapattı, CHP’nin, DİSK’in malları, mülkleri gibi TÖB-DER’inkilere de el koyup Hazine’ye devretti. Yöneticileri tutuklandı, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından yargılanıp 84’ü hakkında TCK’nin 141. maddesinden 5-8 yıl arası hapis cezaları verildi. Aradan sekiz yıl geçtikten sonra Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi TÖB-DER’in genel başkanının da aralarında bulunduğu 19 yöneticisini akladı. Bu arada TCK’nin 141. maddesi kaldırıldığından sıkıyönetim mahkemesi tarafından mahkûm edilenlerin cezaya neden olan eylemleri de suç olmaktan çıkmıştı zaten.
CHP’nin, DİSK’in malları kendilerine iade edilirken TÖB-DER’in bugünkü değeri itibarıyla 60.000.000 TL tutan malvarlığı iade edilmedi. Devlet, 220.000 öğretmenin ödediği aidatların, on binlercesinin yaptığı bağışların üzerine yattı. Üzerine yatmakla da kalmayıp çok sayıda ev, arsa, daire, toprak, dükkân gibi taşınmazı sağa sola peşkeş çekti. Sözgelimi, Maçka’daki TÖB-DER arsasının üzerine Diyanet İşleri Müdürlüğü aracılığıyla bir cami oturttu, göz göre göre gasp etti. Bir Rum yurttaşımız tarafından Burgaz Ada’da bağışlanan bir binayı “öğretmen evi” adı altında torpilli kişilerin dinlencelerine tahsis etti. Onlarca taşınmazı sahibine sormadan işletmeye, kullanmaya açtı.
***
Böylesine bir rezilliğe dünyanın hangi uygar ülkesinde rastlanır? Dünyanın hangi hukuk devletinde suçsuzluğu yargı tarafından saptanmış, karara bağlanmış bir sivil toplum kuruluşunun malları böyle talan edilebilir? Hangi hukuk devleti, hangi demokrat hükümet böylesi bir yağma karşısında sessiz kalabilir, hiçbir şey olmamış gibi davranabilir?
AKP, sekiz yıldır iktidardadır. İşlenen bu hukuk cinayetinden haberdar değil midir? Eğer haberdar ise ve hiçbir şey yapmamışsa, yapmıyorsa kim inanır onun hukuktan, demokrasiden, dernek kurma özgürlüğünden, insan haklarından yana olduğuna? Böyle bir hükümete gülünmez, böyle bir hükümetle alay edilmez, insanın içini böyle bir hükümet tarafından yönetiliyor olmanın hüznü kaplamaz mı?
Evrensel hukuktan, evrensel demokrasiden yana olan kalemler vahim haksızlığın üzerine gitmeli, Cumhuriyet Halk Partisi bu hukuk cinayetini alanlara taşıyarak AKP’nin hukuk ve demokrasi anlayışının ipliğini pazara çıkarmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder