20 Ağustos 2010 Cuma

BİR "GÖZDEN KAÇMA" DURUMU MU? - 26.05.2010

Sosyalist solda koruduğu yerinden ülkemizdeki sosyal demokrasiye hep kuşkuyla bakmış bir insan olarak konuşmalarıyla topluma CHPnin emek-sermaye bağlamında emekten yana değiştirilebilir izlenimini vermesi nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlunun genel başkanlığa yürüyüşünü destekledim. Koşullu desteğim bugün de sürüyor, fakat kendimce haklı gördüğüm eleştirilerim de yok değil.

Bilmiyorum, 80 kişilik Parti Meclisi listesi hangi ölçüde kendisinin elinden çıktı; listede öyle adlar var ki insanı yakın tarihimizin en karanlık günlerine, baskılı, tutuklamalı, işkenceli, sürgünlü, ölümlü günlere götürüyor.

Bir insan düşünün; 40 yaşında, kendinden siyasal kararlarını bilinçli olarak vermesi beklenen olgunlukta bir milletvekili. İki yıl önce topluma ortanın solunda olduğunu açıklamış bir partinin, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili. Yıl 1971. O yılın 12 Mart günü Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst komuta kademesini oluşturan generaller hükümete verdikleri bir muhtıra ile iktidara el koyuyorlar. Halkın iradesi ile göreve gelmiş Süleyman Demirel hükümetini işbaşından uzaklaştırarak yerine bir süre sonra anayasanın üzerine şal örtmesiyle ünlenecek Nihat Erime bir darbe hükümeti kurduruyorlar. CHPden üç milletvekili partilerinden istifa ederek 3 Aralık 1971 tarihine kadar görev yapacak bu hükümette yer alıyor. Biri Türkan Akyol (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı), öbürü Talat Halman (Kültür Bakanı) öbürü de Çalışma ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak O.

Onun Bakanlar Kurulu üyesi olduğu dönemde Türkiye genelindesolculara karşı bir sürek avı başlatılmış, DİSK yöneticileri ve yüzlerce işçi tutuklanmış, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu gibi sayısız aydın, yazar, sanatçı, bilim adamı, öğretmen, öğrenci demir parmaklıklar ardına gönderilmiş, işkenceden geçirilmiştir.

Aralarında çok sayıda Süryani, Ermeni, Yahudi, Rum kökenli yurttaşımız ile adları darbecilerin arananlar listesinde bulunan siyasal karşıtlar Onun da altında imzası bulunan Bakanlar Kurulu kararlarıyla Türkiye Cumhuriyeti uyruğundan çıkarılmıştır.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın idam kararları yine Onun görev döneminde, 9 Ekim 1971 günü verilmiştir.

***

Faşist darbecilerin payandalığına soyunmuş, onların sola ve solculara karşı giriştikleri acılı kıyamın aracı olmuş, alnına darbe karası sürülmüş bir insanın CHPnin sol savıyla oluşturulmuş Parti Meclisinde ne işi vardır?

Kişi, unutkanlıkla sakattırderler, doğrudur, nitekim O da bu unutkanlık sayesinde Ankara Barosuna ve Türkiye Barolar Birliğine 8 Mart 1980-12 Mayıs 1983 tarihleri arasında başkanlık yapmış, hatta SODEPin kurucuları arasına girmiştir, girebilmiştir.

Unutulmasın ki solun bugünkü duruma düşmesine, toplum katında oyunun yüzde 30 oranıyla sınırlanmasına, gelen her artı puanın bir sevinç kaynağı olmasına neden olan, soldaki bu unutkanlık hastalığıdır.

Alnına darbe lekesi sürülmüş bir kişi, aradan 40 yıl da geçmiş olsa işçilerin, emekçilerin, emekten yana olan insanların saygısını, güvenini kazanabilir mi?

Sanmıyorum, kazanamayacağını düşünüyorum, kazanmaması gerektiğine inanıyorum.

***

CHP Parti Meclisi üyesi Atilla Sava 12 Mart mağdurları ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun vaat ettiği emekten yana yenileşme hareketini destekleyenler adına bu görevinden istifa etmesini, yerini geçmişi lekesiz bir arkadaşına bırakmasını öneriyorum.

Bu davranışı oldukça gecikmiş de olsa bir özeleştiri olarak algılanacak, insanlar bu yanlış seçimi bir gözden kaçma durumu olarak değerlendireceklerdir.

Hiç yorum yok: