20 Ağustos 2010 Cuma

MEHMET METİNER DEMOKRASİSİ - 19.07.2010

Mehmet Metineri köşe yazarı olduğu Star gazetesinden olmasa bile televizyonlardan mutlaka tanıyorsunuzdur. Son zamanlarda televizyonların en aranan konuşmacısıdır. En önemli özelliği de her konuda bilgi sahibi olduğuna dair sarsılmaz inancıdır. Bu imrenilecek özgüveni sayesinde siyasal tarih, devletler hukuku, klasik felsefe, ekonomi, ilahiyat, ideolojiler, uluslararası ilişkiler, AB politikaları, Kıbrıs-Filistin-Kürt-Ermeni-Afganistan sorunları, askeri stratejiler, demokrasi, insan hakları ve daha birçok konu hakkında konuşabilmektedir. Kendine özgü bir sinir sistemi vardır; buna bağlı olarak, yaptığı konuşmalar karşısındakileri çıldırma noktasına getirirken, o bütün karşı koyuşlara, eleştirilere, öfke boşalmalarına rağmen sükûnetini koruyabilmektedir.

***

Geçen hafta yine televizyondaydı. Konu önce Kürt sorununa, oradan da baraj konusuna geldi. Cumhuriyet Halk Partisinin yüzde 10luk seçim barajını yüzde 7ye çekme önerisinden söz eden bir konuşmacıya, Kürt sorununun barajla ne ilgisi var? diyerek karşı çıktı. Birkaç saat önce, aynı gün gerçekleşen Tayyip Erdoğan-Kemal Kılıçdaroğlu görüşmesinde CHP Genel Başkanının yüzde 7lik CHP önerisini dile getirdiği, fakat Başbakanın bu öneriye sıcak bakmadığı bilgisi alınmıştı. Mehmet Metinerin çıkışı oturum katılımcıları tarafından hafif şaşkınlıkla karışık gülümsemeyle karşılanırken, televizyonların başındaki hayranları bu çıkışı, Yine doğrusunu yaptı!” diyerek onayladılar.

Hayranlarının onu onaylarken kurdukları kısa cümlede yer alan yine sözcüğü çok anlamlıydı. Çünkü günümüz Türkiyesinde kazanmanın, yükselmenin, başarmanın yolları doğruyu şaşırmamaktan geçiyor. Yapılacak tek şey kişinin kendini bir büyüğün doğrularına teslim etmesi ve o doğrulardan sapmamasıdır. O da bu Türkiye gerçeğini çok önceden görmüş, kendine bir, daha doğrusu en büyük olarak Başbakanı seçmiştir. O zamandan bu zamana doğruları Başbakanın doğrularıyla sürekli örtüşme, sürekli uyum halindedir. Bir kez olsun Başbakanın doğrularını görmezden, duymazdan geldiği ne görülmüş ne de işitilmiştir.

Yoksa Mehmet Metiner gibi bir ayaklı kütüphaneparlamenter temsil hakkının, özellikle de farklı etnik grupların, farklı inanç gruplarının bir arada yaşadığı ülkelerde demokrasinin asgari koşulu olduğunu hiç bilmez olur mu? Kürtler doğal ki çeşitli partilerden milletvekili olarak TBMMye giriyorlar ya da bağımsız milletvekilleri olarak bir partinin çatısı altında toplanarak TBMMde grup kurabiliyorlar, iyi de gerektiğinden fazla oy olan bağımsız adayların artı oyları ne oluyor? Çöpe gitmiyor ya da başka partilerin işine yaramıyor mu?

Yeryüzünde bir benzeri olmayan yüzde 10luk barajla demokrasi kurulabileceğini hangi aklı başında insan ileri sürebilir? Örneğin, yüzde 5lik barajın uygulandığı Almanyanın en kuzeyindeki Schleswig-Holstein eyaletinde yaşayan yaklaşık 50 bin nüfuslu Danimarka kökenli topluluğun siyasal örgütü olan SSW Partisine eyalet seçimlerinde baraj uygulanmıyor. Türkiyede ise 2007 seçimlerinde çöpe giden oy sayısı 4.574.420’dir. Bu oylardan yalnızca 427.449 fazlasını alan Milliyetçi Hareket Partisi ise TBMMye 71 milletvekili sokmuştur. Bu nasıl bir temsili demokrasidir?

***

Mehmet Metiner ve onun gibi düşünenlerin kafalarındaki demokrasi, çoğunluk demokrasisidir. Oysa gerçek demokrasinin uygulandığı çağdaş/uygar ülkelerde demokrasi, çoğunluğa karşı azınlığın haklarını koruyan bir rejim olarak anlaşılır. Türkiye gibi bireylerin demokrasiyi içselleştirmediği toplumlarda ise çoğunluk demokrasisi ülkeyi sivil diktatörlük, otokrasi gibi baskıcı yapılanmalara sürükler. Türkiye bunun örneğini 1950-1960 Demokrat Parti iktidarı döneminde yaşamıştır, 2002 yılından bu yana da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında yaşamaktadır. Başbakanın yüzde 10luk barajı aşağıya çekme önerilerini geri çevirmesinin de, Mehmet Metiner gibi koşullu demokratların bunu desteklemelerinin de nedeni budur; otokrasiyi ülke geneline yayarak iktidarlarını sürekli kılma özlemidir.

CHP, baraj konusunu mutlaka yeniden değerlendirmeli, ülkemizin özel koşullarını dikkate alarak önerisini en fazla yüzde 3 olarak revize etmelidir. Eğer toplumun tümünün TBMMde hakça, adilce temsili isteniyorsa tabii.

Hiç yorum yok: