Yıllar önce Almanya’da işletme ekonomisi okurken uygulamalı muhasebe/bilanço dersinde Prof. Erdmann’ın ‘belge gerektirmeyen olağan dışı harcamalar’a gösterdiği örnek sınıftaki İranlı ve Arap öğrencilerle birlikte benim de yüzümü kızartmıştı.
Hocamız, “Örneğin, Ortadoğu’da işler çok yavaş yürür, eğer elinizi cebinize atmazsanız hiçbir şey yaptıramazsınız,” dedikten sonra ‘bahşiş’ adı verilen rüşvetin ‘yaptırım gücü’ üzerinde durmuştu. Yıllar sonra büyük rüşvet yolsuzluklarına ilişkin dava duruşmalarından birinde bir sanık tarafından tutanaklara geçirtileceği gibi ‘rüşvetin belgesi’ olmuyordu, bahşişin de.
Güçlü bir sanayi ve dışsatım ülkesi olan Almanya’nın maliyesi bu gerçeği görerek, Türkiye’yi de aralarına kattığı Ortadoğu ülkeleriyle sınırlı olmak üzere vergi yükümlüsü Alman girişimci ve sanayicilerine gerçekleştirdikleri iş hacminin yüzde 5’ini ‘olağandışı belgesiz harcamalar’ (ausserordentliche Ausgaben ohne Beleg) olarak vergiden düşürme hakkı tanımıştı.
Gerçekten de hem Türkiye’deki bürokrasi hem de bizim için utanç verici bir durumdu. Söz alıp bir şeyler söylemek istemiş, fakat Almanya’ya gelmeden önce işlemlerimi geciktirmesinler diye askerlik şubesindeki çavuşa, nüfus müdürlüğünde memura verdiğim ‘bahşişleri’ anımsayıp susmuştum.
***
Başbakanlık Etik Kurulu’nun yayımladığı kitapçıkta yer alan ‘İyi Niyetle Verilen Hediyeler’ başlıklı bölüm ne yalan söyleyeyim utancımı tazeledi. Okuyalım.
“... Hediye verenin herhangi bir menfaat beklentisi bulunmamaktadır. Örneğin yabancı bir ülkeyi ziyaretinde devlet adamlarına verilen hediyeler, yılbaşında verilen ajanda ve benzeri hediyeler ile aldığı kamu hizmetinden memnun kalan bir vatandaşın, memnuniyetini ifade etmek için kamu görevlisine içinden gelerek verdiği hediyeler ya da para (bahşiş) (abç), bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu tür hediyeler daha çok sembolik niteliktedir.’’
Etik Kurulu sembolik niteliği 20 TL ile sınırlandırarak ‘bahşiş’i tarifelendirmiştir.
***
Şimdi de Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun Başkanı Bilal Eryılmaz’ın OECD ve Başbakanlık’ın işbirliği ile ‘Daha Temiz Bir Kamu Sektörü Tesis Etmek’ konulu MENA bölgesel etik konferansının açılışında yaptığı konuşmaya bir bakalım.
Kamu görevlilerinin hediye almalarına ilişkin yönetmelik hazırlanırken sınırın ‘50 dolara kadar alınabilsin’ şeklinde olması yönünde teklifler geldiğini anlatan Eryılmaz, şöyle devam ediyor:“Biz hiçbirini doğru kabul etmedik. Şimdi dünyadaki uygulamalarda sıfır hediyeye doğru gidişat var. Hiçbir şey almamak lazım. Bu, elde patlayan bomba olabiliyor. Hediye çok masumane veriliyormuş gibi geliyor. Ama bu hediyeler Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olmasından dolayı verilmiyor. Bir kamu görevi dolayısıyla veriliyor. O kişi kamu görevinden ayrıldığında acaba hediye gelecek mi?”
26 Ekim 2009 günü yaptığı bu konuşmada Sayın Başkan ‘bahşiş’ konusuna da açıklık getiriyor. Rüşvet konusunu, karşılıklı anlaşmayla olduğu için açığa çıkarmanın çoğu zaman mümkün olmadığının altını çizip rüşvete karışan kişilerin gözlem altına alındıklarında bunun bahşiş olduğunu söylediklerini, bu nedenle rüşvet cezası almadıklarını söyledikten sonra, “Burada da kanun düzenlemesinde sorun var. Bahşiş de rüşvete giden bir yoldur. Kesinlikle kamuda söz konusu olmaması gerekir (abç). Bahşiş kamuda olmaz, lokanta, otel gibi yerlerde olur’’ diyor.
***
Eğer bahşiş rüşvete giden yol ise Etik Kurul kitapçığında nasıl oluyor da masum bir davranış olarak gösteriliyor? Yoksa yaklaşan genel seçimlerle ilgili küçük memurlara bir göz kırpma mıdır? Belki bir açıklayan olur da öğreniriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder