İlhan Abi, Cumhuriyet’in başyazarı ve imtiyaz sahibi olmasının yanı sıra kimi Cumhuriyet savcılarına göre “Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme, Zorla Hükümeti Iskata Teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti’ne Karşı Silahlı İsyana Tahrik” gibi yan işlerle de uğraşıyordu. Bu yan işlere kendisini öyle vermişti ki, hızını alamamış, kendi gazetesini, gazetemiz Cumhuriyet’i bile bombalatmıştı. Savcılar polislere İlhan Abi’nin gazetedeki odasını, alacakaranlıkta da evini bastırtmışlar, didik didik aratmışlardı. Yaşına başına bakmadan onu gözaltına almışlar, saatlerce sorgulamışlardı. Sonuçta onun “kuşkulu bir kişi” olduğu kanısına varıp 1. Ergenekon Davası’nın sanıkları arasında 55. sıraya yerleştirmişlerdi.
TC İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2455 sayfalık iddianamesinin İlhan Abi’ye ilişkin bölümlerini okuyanlar “terör örgütü”nün şimdi başsız kaldığını, örgüt militanlarının deli danalar gibi ortada kaldıklarını kolayca tahmin edebilirler.
Ne var ki İlhan Abi gibi disiplinli bir insan kendisine bel bağlamış militanları öylece ortada yüzüstü bırakmazdı; bu asla düşünülemeyecek bir durumdu.
***
Bu gerçek beni birtakım araştırmalar yapmaya zorladı. İlhan Abi, kendisine bağlı, ondan, gazetemiz gibi başka yerleri de bombalamak için direktif bekleyen örgüt üyelerine mutlaka bir mesaj vermiş olmalıydı. Bu mesajı yazılarında vereceğini düşündüğümden son yazılarını dikkatle inceledim. Umudum kırılmak üzereydi ki aradığımı 15 Ağustos 2009 tarihli en son yazısında buldum. Yazının başlığı “Mim Noktası” idi. İpucunu yakalamıştım. Dikkatimi “nokta” sözcüğünde yoğunlaştırdım; bu sözcükle bizi, bir noktaya yönlendirmek istediğini sezmiştim. Nokta, “kilit” sözcüktü. Uzmanlar, deşifre işinin hiç de sanıldığı kadar kolay olmadığını bilirler. Fakat Tanrı mı yardım etti ne, söz konusu yazının altı bölüm olduğunun, her bölümün arasında da birer “nokta” bulunduğunun ve toplam nokta sayısının ise 5 olduğunun her nasılsa farkına vardım.
Böylece kilit sözcük gibi “kilit sayı” da ortaya çıkmıştı. Günlerce süren çeşitli başarısız denemelerden sonra nihayet anlamlı bir sonuca varmayı başardım. Yazının her bölümünün ilk cümlesinin 5. sözcüğü birbiri ardınca ve birleşik olarak yazıldığında okuyana ilk anda anlamsız gelen, fakat aslında çok anlamlı olan “okumadınızsaermenicenorşinleakpyidahaakpyi” sözcüğü ortaya çıkıyordu. 42 harflik bu uzun sözcüğün baştan başlayarak 5., 10., 15., 20., 25., 30., 35. ve 40. harflerinin Türk abecesindeki sıraları topladığında “143” sayısı elde ediliyordu. Bu sayıyı 14.3 olarak düşünüp “Mim Noktası”nın yayımlandığı tarihe ay ve gün olarak eklediğinizde şifre “2010 yılının 10. ayının 18. günü” yani “18.10.2010” olarak çözülmüş oluyordu.
***
O gün memlekette bir şeyler olacaktı. Ama olacak şeyler neydi? Şimdi Ergenekon savcılarına büyük bir görev düştüğünü, ellerinde artık kişisel çabalarımla ortaya çıkan bir şifre çözümü de varken bu soruya eğilmeleri ve kamuoyuna doyurucu bir yanıt vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Evet, 18.10. 2010 günü bu memlekette bir şeyler olacaksa -ki olacaktır- gerekli önlemler şimdiden alınmalıdır.
Bir ipucu daha vereyim. Ekim ayının 18’i bir pazartesi gününe rastlamaktadır. Bilindiği gibi İttihat ve Terakki Cemiyeti 1908 yılının aynı gününde, yani ekim ayının 18’inde toplanan kongresinde siyasal bir parti olduğunu ilan etmişti. O günün bu günle bir ilişkisi var mıdır? Varsa nedir? İttihat ve Terakki Partisi’nin “jakoben-darbeci” bir parti olduğunun bilinmesi haklı olarak insanın beynini büsbütün karıncalandırmaktadır. Yoksa İlhan Abi’nin işaret ettiği tarihte bir darbe mi gerçekleşecektir?
Savcılar ve güvenlik güçleri derhal konunun üzerine gitmeli, ülkemizin güzide liberal kalemleri de kamuoyumuzu dur durak demeden aydınlatmalıdır. Aralarında çok değerli “stratejistler”, “taktisyenler” ve de “analistler” bulunduğunu biliyoruz. O halde bize, “Hadi, herkes görev başına!” demekten başka bir şey kalmıyor. Hadi bakalım, kolay gelsin! Bir acayip zor yarış…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder