İki dönemdir AKP İstanbul milletvekili olan Egemen Bağış, partisinin Beşiktaş Meydanı’nda kurduğu propaganda çadırında yemek verdiği yandaşlarından referandum için destek isterken, “Bu paketin içeriğini okuduktan sonra, paketin ülkeye neler kazandıracağını gördükten sonra bu pakete ‘hayır’ diyenlerin ya aklından zoru vardır ya da vatan sevgisiyle ilgili bir sıkıntısı vardır” demiş.
Egemen Bağış’ın sözleri bizlere; anayasa değişiklik paketinin ülkeye hiçbir şey kazandırmayacağının ötesinde AKP’nin, bu referandum yoluyla başta Orta Anadolu olmak üzere egemen olmaya başlayan otokratik düzeni yüksek yargıyı da denetimi altına alarak ülke geneline yaymayı amaçladığını söyleyenlere. Başbakan’ın “prensi” bizleri “deli olmakla”, “vatanı sevmemekle” suçluyor. Herhalde bu çadır politikacısının sözlerini ciddiye alıp kendimizi savunacak değiliz. Fakat kendisi üzerine yüklenmiş görevleri açısından mercek altına alınması gereken bir kişilik.
***
Bilindiği gibi Ocak 2009’dan bu yana Avrupa Birliği ile tam üyelik görüşmelerini yürütmek üzere Devlet Bakanı ve Baş Müzakereci olarak görev yapıyor. Daha önce de AKP’nin dışilişkilerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Merkez Yürütme Kurulu üyesiydi. 2002-2009 yılları arasında yürüttüğü görevlere bir bakalım: AK Parti Dış İlişkiler ve Dış Temsilciliklerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu Üyesi, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu Üyesi, Başbakan’ın Dış İlişkiler Danışmanı, Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, NATO-Parlamenterler Asamblesi Transatlantik Komitesi Başkanı, NATO-Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu Başkan Yardımcısı. Görüldüğü gibi özgeçmişi, Doğan Uluç’un deyişiyle, “genç yaşına sığmayacak ölçüde yüklü”.
Siirtli bir ailenin çocuğu olan Egemen Bağış’ın öğretmen olan ve bir süre il eğitim müdürlüğü görevinde de bulunan babası Abdullah Bağış 1974 yerel seçimlerinde Adalet Partisi’nden Siirt Belediye Başkanlığı’na seçilip bir dönem görev yapmış. 1985 yılında New York’a Eğitim Ataşesi/Öğrenci Müfettişi olarak atanıyor, böylece Egemen Bağış’ın çocukluğunun bir bölümü ile gençliği bu kentte geçiyor. New York Kent Üniversitesi’ne bağlı Baruch Koleji’nde “insan kaynakları” okuyup “kamu yönetimi” dalında yüksek lisans yapıyor. Pek matah bir okul değil Baruch College; ABD sıralamasında ilk 200’e bile giremiyor. Ama bu hiç önemli değil, New York da okumuş ya! Üstelik iki kez Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun başkanlığına seçilmiş.
***
Anımsarsınız, rahmetli Turgut Özal oğlu Ahmet’in önerisiyle salt ABD’de yaşayıp çalışıyorlar diye Bülent Şemiler, Engin Civan gibi üçüncü sınıf banka memurlarını Türkiye’ye getirtir, devlet bankalarına genel müdür yapardı. Başbakan Erdoğan da 32 yaşında milletvekili yaptı Egemen Bağış’ı, onun için teğmenlikten albaylığa atlamak gibi bir şeydi bu. Sonrasında da yukarıda sıraladığımız görevler… Hakkını yemeyelim, Özal’ınkilerden daha farklıydı Erdoğan’ın prensi. Başbakan’ın “Bugün Türkiye için büyük bir gündür” tümcesini “Bugün Türkiye için zafer günüdür” anlamına gelen “Today is Turkey’s victory day” olarak çevirerek Kıbrıslı Rumları çıldırtıp görüşmeleri durma noktasına getiren örneklerin ortaya koyduğu gibi İngilizce konusundaki gözle görülür yeteneksizliği dışında üzerine yüklenen görevleri yerine getirebilmek için çaba gösteriyordu.
Şimdi görüyoruz ki o da sindirim bozukluğuna yakalanmış, üzerine aldığı görevleri taşıyamıyor, geldiği yeri hazmedemiyor; dili pabuçlaşmış, karşıtlarına en olmayacak sözlerle saldırıyor. Henüz 40 yaşında ama hızla tükeniyor. Taşralı bir çadır politikacısına dönüşüyor. Dili varabilse Türkiye nüfusunun yarıdan fazlasına “vatan haini” diyecek, “akıl hastası” diyecek. Diyemediği için kıvırtıyor, aklından geçenleri süsleyerek kusuyor. “Körle yatan şaşı kalkar” özdeyişine somut bir örnek oluşturuyor. Yazık! Bize, “Söylediklerini aynen kendisine iade ederiz” dedirtmeyecek ölçüde yazık!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder