20 Ağustos 2010 Cuma

İZMİR'DEN NOTLAR - 25.04.2010

Çarşamba günü anlatmıştım, İzmirin bahar güzelliklerini bir kez daha yinelememe gerek yok. Kimi dostlar o yazımda geçen, Güzele bakmak sevaptır tümceme takılmışlar, kinayeli iletiler gönderiyorlar, aldırmıyorum, kıskançlıklarına veriyorum.

İleti demişken... Cuma günü Kırmızı Yayınlarının düzenlediği Öteki Tarih başlıklı bir etkinlikte Erdoğan Aydın ile birlikte konuşmacıydım. Ders kitaplarına girmeyen tarihten söz ederken, 12 Mart 1970 darbesi sonrası darağacında can veren Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnandan söz ettim. Onlardan söz ederken, idamlarına karar veren askeri mahkemenin hukukçu olmayan tek üyesi ve aynı zamanda da başkanı olan Ali Elverdiden söz etmemek olmazdı. Bilindiği gibi daha sonra Adalet Partisinden milletvekili seçilen bu acımasız asker bir süre önce yemek masasında boğularak öldü. 86 yaşındaydı. Bunu anlatırken, Acaba o da boğulurken, darağacına gönderdiği o üç fidanın duyduğu acıyı duymuş mudur? diye sordum. Bana söz konusu iletiyi gönderen Davut S. işte bu soruma takılmış, Ölünün arkasından böyle konuşulmaz! diyor, beni yadırgadığını söylüyor.

***

İzmir Kitap Fuarı bu yıl 15 yılın rekorunu kıracağa benzer. Cuma akşamına kadar fuara gelen kitapsever sayısı 195 bin 700 idi. Kitap fuarlarına ilişkin gözlemlerimiz bize Türkiyenin siyasal ve toplumsal açılardan çalkantılı dönemlerinde insanların kitaba olan ilgilerinin yoğunlaştığını ortaya koyuyor. Kitapseverler roman, öykü, deneme, şiir gibi edebiyat ürünlerinin yanı sıra yakın tarih, araştırma, inceleme gibi bilgilendirici ürünlere de yöneliyorlar. İzmirde bu yöneliş çok daha belirgin.

İzmir düşman işgali görmüş bir kent. İzmirli için ulusal kurtuluş ve aydınlanma başka yerlerdeki insanlardan daha farklı anlamlar ifade ediyor. Bilmem başka kentlerde de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında apartmanların ve işyerlerinin cepheleri bu kadar çok sayıda Türk bayrağı ve Atatürk resimleriyle donanır mı?

***

İzmir Büyükşehir Belediyesi kentteki doğa korumacı sivil toplum kuruluşlarının ve Avukat Noyan Özkan gibi aydınların girişimleriyle Kültür Parkı araçlardan arındırmış. Kentin bu soluklanma alanına artık hiçbir araç sokulmuyor. Başkan Aziz Kocaoğlu da dahil, motorlu araçlar herkese yasak. Ziyaretçiler araçlarını yeraltı otoparkına bırakıp parkı yayan geziyorlar. Gerekli/zorunlu durumlarda Kültür Park yönetimi elektrikli mini taşıtlarla yaşlılara, bedensel engellilere hizmet sunuyor.

Bu uygulama kentte somut olarak görülen uygarlık örneklerinden biri. Bu bağlamda İzmirin Kültür Parkının Parisin Lüksemburg Bahçesinden (Jardin de Luxembourg) bir farkı yok. İstenince her şey oluyor, olabiliyor.

***

İzmir, can ve mal güvenliği açısından da yaşanabilir bir kent. 17 Haziran 2009 tarihinde göreve başlayan İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, İstanbula atanan eski müdür Hüseyin Çapkının başarı grafiğini koruyor. Huzur timleri Sayın Çapkının başlattığı bir uygulamaydı. Bu uygulamanın başarısına geçtiğimiz günlerde tanık olduk. Fuara katılan bir yayınevi sahibinin Kordonda el çantası çalındı. Kimlikler, kredi kartları, fotoğraf makinesi vb. birçok şey. Polise gidildi. Duyanlar, Bir şey çıkmaz, çanta gitti gider dediler. Aradan iki gün geçti, üç kişilik hırsız çetesi yakalandı, çanta sahibine teslim edildi.

Diyeceğim şu ki genç, dinamik, zeki polislerden oluşanhuzur timleriİzmirde hırsıza, uğursuza göz açtırmıyorlar.

İzmire, İzmirlilere, İzmirin konuklarına verdikleri görünmeyen ve görünen hizmetlerinden ötürü Sayın Ercüment Yılmazın şahsında huzur timlerini kutluyorum.

Hiç yorum yok: