Çarşamba günü anlatmıştım, İzmir’in bahar güzelliklerini bir kez daha yinelememe gerek yok. Kimi dostlar o yazımda geçen, ‘Güzele bakmak sevaptır’ tümceme takılmışlar, ‘kinayeli’ iletiler gönderiyorlar, aldırmıyorum, kıskançlıklarına veriyorum.
İleti demişken... Cuma günü Kırmızı Yayınları’nın düzenlediği ‘Öteki Tarih’ başlıklı bir etkinlikte Erdoğan Aydın ile birlikte konuşmacıydım. Ders kitaplarına girmeyen tarihten söz ederken, 12 Mart 1970 darbesi sonrası darağacında can veren Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’dan söz ettim. Onlardan söz ederken, idamlarına karar veren askeri mahkemenin hukukçu olmayan tek üyesi ve aynı zamanda da başkanı olan Ali Elverdi’den söz etmemek olmazdı. Bilindiği gibi daha sonra Adalet Partisi’nden milletvekili seçilen bu ‘acımasız asker’ bir süre önce yemek masasında boğularak öldü. 86 yaşındaydı. Bunu anlatırken, ‘Acaba o da boğulurken, darağacına gönderdiği o üç fidanın duyduğu acıyı duymuş mudur?’ diye sordum. Bana söz konusu iletiyi gönderen Davut S. işte bu soruma takılmış, ‘Ölünün arkasından böyle konuşulmaz!’ diyor, beni yadırgadığını söylüyor.
***
İzmir Kitap Fuarı bu yıl 15 yılın rekorunu kıracağa benzer. Cuma akşamına kadar fuara gelen kitapsever sayısı 195 bin 700 idi. Kitap fuarlarına ilişkin gözlemlerimiz bize Türkiye’nin siyasal ve toplumsal açılardan çalkantılı dönemlerinde insanların kitaba olan ilgilerinin yoğunlaştığını ortaya koyuyor. Kitapseverler roman, öykü, deneme, şiir gibi edebiyat ürünlerinin yanı sıra yakın tarih, araştırma, inceleme gibi bilgilendirici ürünlere de yöneliyorlar. İzmir’de bu yöneliş çok daha belirgin.
İzmir düşman işgali görmüş bir kent. İzmirli için ulusal kurtuluş ve aydınlanma başka yerlerdeki insanlardan daha farklı anlamlar ifade ediyor. Bilmem başka kentlerde de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda apartmanların ve işyerlerinin cepheleri bu kadar çok sayıda Türk bayrağı ve Atatürk resimleriyle donanır mı?
***
İzmir Büyükşehir Belediyesi kentteki doğa korumacı sivil toplum kuruluşlarının ve Avukat Noyan Özkan gibi aydınların girişimleriyle Kültür Park’ı araçlardan arındırmış. Kentin bu soluklanma alanına artık hiçbir araç sokulmuyor. Başkan Aziz Kocaoğlu da dahil, motorlu araçlar herkese yasak. Ziyaretçiler araçlarını yeraltı otoparkına bırakıp parkı yayan geziyorlar. Gerekli/zorunlu durumlarda Kültür Park yönetimi elektrikli mini taşıtlarla yaşlılara, bedensel engellilere hizmet sunuyor.
Bu uygulama kentte somut olarak görülen uygarlık örneklerinden biri. Bu bağlamda İzmir’in Kültür Park’ının Paris’in Lüksemburg Bahçesi’nden (Jardin de Luxembourg) bir farkı yok. İstenince her şey oluyor, olabiliyor.
***
İzmir, can ve mal güvenliği açısından da yaşanabilir bir kent. 17 Haziran 2009 tarihinde göreve başlayan İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, İstanbul’a atanan eski müdür Hüseyin Çapkın’ın başarı grafiğini koruyor. ‘Huzur timleri’ Sayın Çapkın’ın başlattığı bir uygulamaydı. Bu uygulamanın başarısına geçtiğimiz günlerde tanık olduk. Fuara katılan bir yayınevi sahibinin Kordon’da el çantası çalındı. Kimlikler, kredi kartları, fotoğraf makinesi vb. birçok şey. Polise gidildi. Duyanlar, ‘Bir şey çıkmaz, çanta gitti gider’ dediler. Aradan iki gün geçti, üç kişilik hırsız çetesi yakalandı, çanta sahibine teslim edildi.
Diyeceğim şu ki genç, dinamik, zeki polislerden oluşan ‘huzur timleri’ İzmir’de hırsıza, uğursuza göz açtırmıyorlar.
İzmir’e, İzmirlilere, İzmir’in konuklarına verdikleri görünmeyen ve görünen hizmetlerinden ötürü Sayın Ercüment Yılmaz’ın şahsında ‘huzur timleri’ni kutluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder