Onlar birbiri ardınca devrilip bizi eksilttikçe, yoksunlaştırdıkça Tanrı’ya isyan edesim geliyor.
“Ömür” diyorlar, “takdir-i ilahi işte”... İlerlemiş yaşlarından, başarılı hayatlar yaşamışlıklarından dem vuruyorlar.
Hiçbir teselli öfkemi dindirmeye yetmiyor.
Onlarsız bir dünyayı canlandıramıyorum gözümde, onlarsız yaşanacak dünya korkutuyor beni. Onlarsız olacak o yalnızlık.
Onlara en fazla ihtiyacımız olan bir zamanda gidiyorlar. Biliyorum, biraz bencillik, biraz da umarsızlık benimkisi, ama yadsımıyorum ki bunu.
***
Köktenci bir cumhuriyetçi, inançlı bir sosyalist olarak daha soracak, öğrenecek çok şeyi olan bir insanım ben. Gidenlerse bildiklerini soracak, deneyimlerinden öğrenecek olduğum hayat ustalarım.
İşte Turhan Selçuk, her karikatürü bir ders içeren, çizdiği her çizgiyle yaşamımıza anlam katan bir büyük usta.
Sevgili Emre Kongar dün ne kadar güzel anlattı, “Turhan Selçuk: Zekânın, Sanatın ve Çağdaşlığın Sentezi” başlıklı bire bir paylaştığım yazısında.
Bir anını bile boşa harcamadığı 88 yıllık bir hayatın sahibiydi o. Asker bir ailede kuvay-ı milliye ruhuyla yetişmiş bir Cumhuriyet çocuğuydu. Doğumundan bir yıl sonra kurulan Cumhuriyet ile birlikte büyüdü. Genç Türkiye’nin kuruluş yıllarının hayatın içinden bir tanığıydı, o yılların devrimci coşkusuya özdeşleşti, bütünleşti.
İlk karikatürünü 19 yaşındayken Adana’da, Türk Sözü’nde yayımladı. 69 yıllık meslek yaşamında devrimciliğinden, aydınlık bir Türkiye’ye olan inancından hiç ödün vermedi. Gericiliğe karşı hiç yılmadan, dişe diş bir savaşım verdi.
Bizler onu bizi önce gülümseten, sonra düşündüren çizgilerinden tanıyıp sevdik. Tanıdıkça saygımız da büyüdü. Çok şey öğrendik ondan.
Artık aramızda değil. Ardında her biri diğerinden değerli binlerce çizgi bırakıp gitti.
Turhan Selçuk her zaman ülkesine ve ülkesinin insanlarına sahip çıkan, bu sahip çıkışın bedelini de ödemeye hep hazır bir sanatçıydı.
Şimdi ona sahip çıkma sırası onun ülkesinde ve insanlarında.
Sevgili İlhan Abi’ye, değerli eşi Ruhan Selçuk’a, kızı Aslı Selçuk’a, sevgili arkadaşım Füruzan’a, tüm yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
***
Bir acı haber de Antalya’dan geldi. Aynı gün ‘Pişman Değilim’, ‘Kendime Sürgün-Bibi’ye Mektuplar’ ve geçen hafta çıkan ‘Kanatları Benzeyen Kuşlar’ adlı kitapların yazarı, sevgili dostum Şen Sahir Sılan yaşama veda etti. 83 yaşındaydı. 1921’de ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Evrak ve Tahrirat Müdürü olan Necmettin Sahir Sılan’ın kızıydı.
Uzun yıllar ABD’de yaşadıktan sonra 1980’lerin başında Türkiye’ye dönüp ‘sevgilisi’, hayat arkadaşı, yazar Ali Neyzi ile birlikte Antalya’ya yerleşti. Tanık olduğum en büyük aşktı onlarınki.
Ali Neyzi 2005 yılının yazında yaşamını yitirince Şen’in de sağlığı bozuldu, son soluğuna kadar bu benzersiz aşkını dillendirmekten yorulmadı. YKY’den çıkan son kitabı bu aşkın öyküsüdür.
Ölümünden bir hafta önce telefonda konuştuk; kitabını mutlaka okumamı söyledi, okudum. Kitabın sonuna bir not düşmüş, “…her zorluğa rağmen hayatın birlikte yaşanan güzelliklerini paylaşmaktı arzum. Hoşça kalın’’ diyor. Işıklar içinde yatsın.
Ailesine, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Cenazesi bugün öğle namazından sonra Erenköy Galip Paşa Camisi’nden kalkacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder