20 Ağustos 2010 Cuma

YAŞAM BU KADAR KISA OLMAMALI - 07.07.2010

Yaşam bu kadar kısa olmamalı, diye düşündüm, Füsun Akatlının ölüm haberini duyduğumda. Onun gibi üretken bir insanın yaşamı bir anda noktalanıyor, onunki gibi aydınlık bir beyin bir anda sönüveriyor. Geride kalan siz, dilediğiniz kadar isyan ediniz, öfkeleniniz, öfkenizi haykırınız Gerçek değişmiyor; zaman geçtikçe haksız bulduğunuz o erken ölümü kabullenmeye başlıyorsunuz. Yaşam sürüyor, diyorsunuz, bir eksikle de olsa. Oysa kapatılabilir bir eksik değil ki Füsunun artık olmayışı, hiç olamayacağı.

Kime, neye hınç duyacağımı bilemiyorum; temmuzdiyorum sonra, Metin Altıoku, Âşık Nesimi Çimeni, Asaf Koçakı, Asım Bezirciyi, Erdal Ayrancı, Muhlis Akarsuyu, Behçet Aysanı, Hasret Gültekini, Bilge Karasuyu, Tomris Uyarı, Rıfat Ilgazı, Cevdet Kudreti, Aziz Nesini, Suat Dervişi, şimdi de Füsun Akatlıyı bizden koparıp götüren temmuzu lanetliyorum, elimden başka bir şey gelmediğinden.

***

66 yıl yaşadı Füsun Akatlı. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdikten sonra edebiyat felsefesi alanında doktorasını verdi. Ders verdi, aydınlık yüzlü öğrenciler yetiştirdi. Bir süre İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında baş dramaturg olarak görev yaptı. Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümünü kurup yönetti.

1968 yılından bu yana Dost, Soyut, Varlık, Milliyet Sanat dergilerinde; Politika, Aydınlık, Söz ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdı; Milliyet Kitap ekinde edebiyat eleştirileri kaleme aldı.

Sait Faik Hikâye Armağanı, Simavi Edebiyat Ödülleri, Behçet Necatigil Şiir Ödülü, Cevdet Kudret Ödülleri, Haldun Taner Öykü Ödülü jürilerinde ve İstanbul Kitap Fuarı Danışma Kurulunda görev yaptı.

Çok değerli kitaplar bıraktı bize: Yaz Başına Neler Gelir(1980), Bir Pencereden (1982), Edebiyat Defteri (1987), Felsefe Kıyılarında (1989), Tenha Yolun Ortasında(1995), Pusulamız Felsefe (1995), Bilge Karasu Aramızda (1997), Öykülerde Dünyalar (1998), Zamanı Yaşatan Roman Zamana Direnen Şiir (1998), Acıyla, Sevgiyle, Kahramanca (1999), Sis Lambası (1999), Düşünce Ufkunda Pupa Yelken (1999), “…Bir de Ruhi Su Geçti (2001), Felsefe Gözlüğüyle Edebiyat (2003), Kültürsüzlüğümüzün Kışı (2003), Zamansız Yazılar(2004), Niçin Diyalektik (1977, 2007), Rüzgâra Karşı Felsefe (2008),

***

Cumhuriyette köşe yazıları yazmaya başladığında ne kadar mutlu olmuştum. Zamansız Yazılar koymuştu köşesinin adını. Ancak iki yazı yazmak kısmet oldu; “…eskimiş, unutulmuş, küflü, naftalinli, demode bulunarak gündemin dışında bırakılanlar, benim her zaman gündemimdedir demek isterim bir yandan Bir yandan da, damdan düşercesine, adeta patavatsızca açıverdiğim konulardan, onların toyluğundaki saflıktan ya da art düşüncemdeki sinsilikten, taze lezzetler bulmayı umarım diyordu 14 Haziran tarihli ilk yazısında.

Birçok insanın eskimiş, unutulmuş, küflü, naftalinli, demode bularak gündemin dışındabıraktığı sosyalist düşünceden dönmemiş, sağlam duruşlu bir kadındı Füsun. Hayat arkadaşı, kızı Zeynepin babası, Sivasta gericiler tarafından yakılan Metin Altıokun acısını taşıyordu içinde. Derin acısı onun vakur duruşunu hiç bozmadı. Savaşımcı bir insandı; tiyatro bölümünü kurduğu Yeditepe Üniversitesinde kendisine karşı oynanan oyunlara nasıl direndiğini yakından izlemiş, onu başarıya götüren kararlılığına hayran olmuştum.

Çeşitli ortamlarda çok kez birlikte olmuştuk. Her zaman ciddi, ama güler yüzlü, her zaman bakımlı ve şıktı. Kadın gibi kadındı. Onu çok özleyeceğim.

Yıldızlar yağsın toprağına.

Hiç yorum yok: