Başbakan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir araya gelerek terör konusunu görüşmeleri, çözümüne ilişkin görüş birliği yollarını aramaları, kamuoyu tarafından olumlu bir davranış olarak değerlendirilecektir. Olası bir görüş birliği ve çözümü konusunda uzlaşma, ülkeye de, CHP’ye de çok şey kazandıracaktır.
Ne dersek diyelim, terör, bugün Türkiye’nin en temel sorunudur. Oysa kaynağı, nedenleri gibi aslında çözüm yolları da bellidir. CHP’nin elinde, AKP’nin siyasal arenada boy gösterdiği yıllardan çok daha önce parti merkezi tarafından çeşitli komisyonlara hazırlatılmış Güneydoğu ve Demokratikleşme Raporları vardır; şimdi yapılacak iş büyük bölümü güncelliğini koruyan bu raporları günümüz koşullarında yeniden gözden geçirerek kamuoyuyla paylaşmaktır.
Artan PKK terörü demokratikleşme konusunda atılacak adımların önünü tıkamamalıdır. Başka ülkelerin terör konusundaki deneyimleri, teröre kaynaklık eden siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel sorunların çözümlerine ilişkin somut adımların atıldığı dönemlerde terör örgütlerinin şiddet eylemlerini arttırdıklarını göstermektedir.
***
Dünyanın neresinde olursa olsun, terör örgütlerinin varlık nedeni temsil ettiğini savladığı siyasal, toplumsal ya da etnik grubun içinde bulunduğu sorunlardır. Bu sorunlar çözüldüğü ölçüde örgütün varlık nedeni de ortadan kalkar. Bu durumda terör örgütünün başvuracağı yöntem var olan sorunları şiddet yoluyla çözümsüzleştirmektir.
Bugün PKK’nin istediği Güneydoğu’nun olağanüstü hal koşullarına geri dönmesidir. İstenen, devlet güçlerinin baskısının, insanı yaşamdan bezdiren yol çevirmelerin, ev aramaların, köy boşaltmaların, toplu sorguların insanlara yeniden yaşatılarak toplumun bunaltılmasıdır. Bunalan toplumun bireylerinin içine düşecekleri umutsuzluk onları “dağ”a yönlendirecektir; beklenen, arzu edilen budur. Bu oyuna gelinmemeli, şiddetin şiddeti doğurduğu kısırdöngü kırılmalıdır.
***
Yaşadığımız bugünlerde demokrasiye her zamankinden daha fazla gereksinimimiz vardır. Herkes, her konuda düşündüğünü dilediğince, korkusuzca dile getirebilmeli, yazıya dökebilmelidir. Her düşünce, her öneri açan bir çiçektir, Mao Zedung’un söylediği gibi; “Bırakın, yüz çiçek açsın!” Söyleyenin kim olduğu, söylediğini kendisinin uygulayıp uygulamadığı önemli değildir, önemli olan söyleyenin ne söylediğidir.
Tartışmaktan korkulmamalı, bize en aykırı gelen düşünce ve önerilerin bile içinde doğruları da barındırabileceği olasılığı gözden kaçırılmamalıdır.
BDP, kendini Türkiye genelinde antipatik kılmak, tepki çekmek için “sivri” milletvekilleri aracılığıyla elinden geleni yapmaktadır. Buna rağmen gerek iktidar partisi, gerek muhalefet partileri BDP’yi dışlama siyasetinden vazgeçmeli, Güneydoğu’da iki milyona yakın Kürt yurttaşımızın oylarıyla TBMM’ye girmeyi başarmış, grup kurmuş bu partiyi parlamenter demokrasi çizgisinde tutmak için çaba göstermelidirler.
Aynı şekilde Diyarbakır’da çok sayıda sivil toplum örgütünün ortak imzasını taşıyan ve Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu’nun ağzından açıklanan “PKK’ye eylemsizlik çağrısı”na sahip çıkılmalıdır.
Bu çağrı terörün, demokratik yaklaşımların önünü kesmemesine işaret etmesi açısından çok önemlidir; yaygınlaştırılmalıdır.
Terör, dünyanın hiçbir yerinde bir anda kesilmez. Türkiye’de de kesilmeyecektir. Ne var ki bu gerçek bizi umutsuzluğa düşürmemeli, demokrasiye olan inancımızı zedelememelidir. Tam tersine gün, “İnadına demokrasi!” demenin günüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder