5 Temmuz 2008 Cumartesi

ÖZGÜRLÜK – 20.02.2008

Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, türbanın bir 'dinsel-siyasal simge' olduğunu Başbakan'ın ağzından dünyaya ilan etmese ve genç kızların üniversitede başlarına türban bağlamasının bir 'anayasa sorunu' olduğunda direnmese en köktenci karşıtları bile türbanın üniversiteyle sınırlı kalması koşuluyla soruna bugün olduklarından daha hoşgörülü yaklaşabilirlerdi. Fakat hükümet, bunu bir güç gösterisine dönüştürünce tartışmalar çığırından çıktı, insanların kafasında haklı kuşkular oluştu. Şu sıralar özellikle okumuş yazmışlar arasında türbanın, 'özgürlükler' çerçevesinde ele alınıp alınmaması gerektiği tartışılıyor.

Sorunun yanıtı hiç de zor değildir; bir giysi, bir giysi aksesuvarı ya da belli bir giyim biçimi insanların özgür istençlerine bağlı bir seçim olduğundan hiç kuşkusuz bireysel özgürlükler çerçevesinde ele alınmalıdır. Bireylerin seçimleri, dinsel inançlarından kaynaklanıyor da olsa aynı yanıt geçerlidir. Ne var ki Türkiye gibi çokkültürlü/ çokinançlı toplumlarda bu çerçevenin yasalarca daraltılması olağandışı bir durum değildir. Her dinin/inancın kutsal kabul edilen simgeleri vardır. Bu simgelerin çıkış kaynağı geleneklere göre de olabilir.

Örneğin, Yahudi erkekler başlarında Tanrı'ya saygı nedeniyle 'kippa' taşırlar. Yezidilik de bir inançtır; bu inanç sahiplerinin kutsal simgesi 'melek tavus' tur, beyaz giysi de temizliği simgelemektedir. Alevilerde başı çevreleyen kırmızı bandana takmak bir gelenektir. Ortodokslar aileden biri öldüğünde bir yıl yas tutarlar ve bu süre boyunca siyah giysilerle dolaşırlar. Tüm Hıristiyan kadınlar ve kızlar için boyunlarında haç taşımak bir gelenektir, buna ruh dinginlikleri için önem verirler.

Toplumu çok inançlı bir ülke olan Türkiye'de bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Bir üniversite düşünelim: Kız öğrencilerin büyük bölümünün başı açık, bir bölümü türbanlı, ufak bir bölümü göğsüne renkli 'tavus' motifi işlenmiş, tepeden tırnağa beyaz giysiler içinde; azımsanmayacak bir bölümünün başında kırmızı bandana var, bir bölümü boynunda haç taşıyor, bir bölümü de karalar içinde... Bir bölüm çember sakallı erkek öğrencinin kafasında takke var, bir bölümünün kippa, bir bölümünde de yine kırmızı bandana...

Eğer üniversitede özgürlük, Başbakan'dan YÖK Başkanı'na üst düzey yetkililerin ağız birliğiyle ileri sürdükleri gibi bir yanıyla bireylerin din kaynaklı giysi ya da aksesuvar seçimlerinde dilediğince davranabilmeleri ise bu niçin yalnızca Müslüman-Sünni kız öğrencilere, üstelik de anayasanın 'özel' güvencesi altına alınan bir hak olarak sınırlı tutuluyor?

Eğer anayasada ifade edildiği biçimiyle her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yasalar önünde eşit ise dinsel inanç kaynaklı giysi özgürlüğü neden bu ülkenin Alevi, Yezidi, Ortodoks, Süryani, Katolik, Yahudi ve diğer inançlardan yurttaşlarına tanınmıyor? Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır? Bu uygulama, 'çoğunluk diktatörlüğüne doğru atılmış bir adım' olarak adlandırıldığında AKP'liler, MHP'liler, kimi DTP'lilerle herkesten fazla 'özgürlükçü' olmalarıyla ün yapmış 'aydınlar' niçin öfkeleniyorlar?

Siyasal rejimler, çoğunluğa karşı azınlıkların hak ve özgürlüklerini sağlayıp korudukları sürece 'demokrasi' olarak anılmaya hak kazanırlar. Öyle değil mi?

Kimse, bu satırların yazarının dinsel teşhir yarışlarının yaşanacağı kaotik bir üniversiteyi hoşgörüyle karşıladığı/karşılayacağı sanısına kapılmasın. Burada üniversitelerimizin içine sürükleneceği olası çatışma ve huzursuzluk ortamına dikkat çekmeye çalışıyorum. Biliyoruz ki, eşitlik kuralı umursanmadan bir gruba tanınan hak, öbür gruplar için belli başlı bir kışkırtma/provokasyon nedenidir. Üniversitelerin kantinlerinde, koridorlarında, dersliklerinde 'Vay şeytan tapıcılar!' , 'Vay Kızılbaşlar!..' diye atılacak naraları şimdiden duyar gibi oluyorum.

Sivas'ta, Madımak Oteli'nden yükselen alevler belleklerimizden silinmedi henüz.

Özgürlük adına bir çatışma ortamı yaratmanın kimseye bir yararı yoktur, olmayacaktır. 'Başa türban takmakla laiklik tehlikeye girer mi?' Toplumun geniş kesimlerinin laikliği içselleştiremediğinin açık olarak görüldüğü, Başbakan'ının, 'Türban siyasal simgeyse simge, ne var bunda?' mantığından kurtulamadığı bir ülkede girer. Dolayısıyla dinsel simgelerin üniversitelerde de, kamusal alanlarda da yeri olmamalıdır.

Sahip olduğumuz kısıtlı özgürlükleri de yitirmek istemiyorsak tabii.

Hiç yorum yok: