Ne var ki bu partinin ömrü uzun olmadı, 13 şubat 1925 günü Bingöl’ün Ergani ilçesine bağlı Piran köyünde başlayan ve hızla Doğu, Güneydoğu illerine yayılan Şeyh Sait İsyanı’nın bastırılmasından sonra kurulan ‘Şark İstiklal Mahkemesi’nin, partinin Urfa başta olmak üzere bölgedeki şube ve yöneticilerinin isyanın genişlemesinde rol oynadıkları yönünde karar vermesi üzerine Hükümet, 3 haziran 1925 günü Takriri Sükun Kanunu’na dayanarak Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrası’nı kapattı. Partiyi kuran paşaların ve diğer milletvekillerinin, önce 1925 İzmir Suikastı Davası, daha sonra da 1926 Ankara yargılamaları ile değişik şekillerde cezalandırıldıklarını, böylece siyasal hayattan uzaklaştırıldıklarını buraya not olarak düşelim.
“Devrim, çocuklarını yer”. Bu, kulağa hiç hoş gelmese, istenen, arzu edilen bir durum olmasa da 1789’dan bu yana gerçekleştirilmiş tüm toplumsal devrimlerin şaşmaz kuralıdır. Devrim tarihi bu bağlamda devrimlere önderlik eden kadroların bölünüp parçalanmalarının, düşünce olarak merkezin uzağına düşenlerin tasfiyelerinin de tarihidir. Bugün belli bir aydın kesimi Cumhuriyet Devrimi’nin ‘demokrat olup olmadığını’ tartışıyor. Eylemin/olgunun adı üstündedir: devrim. Yeryüzünde hangi devrim demokrat olmuştur ki? Fransız Devrimi mi? 1848 Devrimi mi? Sovyet, Çin ya da Küba devrimleri mi?
Ya 27 Mayıs 1960 Darbesi/Devrimi? Bunu gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi’nden uzaklaştırılarak yurtdışına gönderilen 14’leri anımsayalım. Cumhuriyet Devrimi de ‘demokrat’ değildir, zaten önderlerinin de böyle iddiaları yoktur.
TBMM’de yer alan ikinci muhalefet partisi ise Serbest Cumhuriyet Fırkası’dır. Bu parti, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına göre gerek kuruluş ve gerekse sona eriş biçimine göre oldukça farklı özellikler gösterir. Her iki parti de Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan doğmuş olmasına rağmen, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, ‘doğal’ bir muhalefet hareketinin partiden ayrılmasıyla oluşmuştur. Serbest Cumhuriyet Fırkası ise Atatürk tarafından arkadaşı, eski başbakanlardan ve o sırada Paris Büyükelçiliği görevinde bulunan Ali Fethi (Okyar) Bey’e ‘kurdurulmuştur’. Resmi kuruluş işlemi 12 ağustos 1930’da tamamlanan partinin adını koyan da Atatürk’tür. Bu partinin hayata geçirilmesinin amacı, TBMM’deki bir muhalefet partisinin varlığıyla Türkiye’yi, Batı’da oluşan ‘tek parti diktatörlüğüyle yönetilen bir ülke’ imajından kurtarmaktır.
Yeni partiye Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan 15 milletvekili geçmiş, Başkanlığa Ali Fethi Bey, Genel Sekreterliğe ise Nuri (Conker) Bey getirilmiştir. Kars milletvekili Ağaoğlu Ahmet Bey, Niğde milletvekili Dr. Reşit Galip Bey, Şebinkarahisar milletvekili Mehmet Emin (Yurdakul) Bey gibi önemli isimler bu partiye geçenler arasındadır. Programı açısından CHF’den daha liberal görünen yeni parti toplumda umulduğundan da fazla ilgi görmüş, kuruluşundan iki ay sonra yapılan yerel seçimlerde 502 belediyeden 22’sinin başkanlığını kazanmıştır. Serbest Fırka’nın bu seçimlerden önce özellikle İzmir ve Ege’de coşkuyla karşılanması, İzmir’de, miting alanında Ali Fethi Bey’i dinlemek üzere toplanan kalabalığın taşkınlıkları, CHF binasının taşlanması, polislerin dövülmesi, polisin açtığı ateşte bir çocuğun vurulup ölmesi vb olaylar CHF kadrolarını huzursuz etmiş, yakın çevresinin yaptığı baskılar üzerine Atatürk, Ali Fethi Bey’den partisini kapatmasını istemiştir. Serbest Fırka’nın fesih kararı 17 kasım 1930 günü kamuoyuna açıklanmıştır.
Serbest Fırka olayı gerek iktidardaki Cumhuriyet Halk Fırkası kadrolarının gerekse bir ‘muhalif hareket’ olarak Serbest Fırka’ya umut bağlayan kasaba eşrafı ve köylü kitlelerinin ‘şeklen de olsa’ parlamenter demokrasiyi içselleştiremediklerini göstermiştir. Bu deneyimden sonra çok partili siyasal yaşama geçmek için 15 yıl beklenecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder