AKP iktidarında tanık olduğumuz gelişmeler ‘siyasal İslam’ın Türkiye’de kendine özgü koşullarda, kendine özgü yöntemlerle hayata geçirilebileceğini gösterdi. Aydınlanma Devrimi’ni 84 yıl önce gerçekleştirmiş, geniş laik-cumhuriyetçi kitle ve kesimlere sahip, 61 yıllık parlamenter-demokratik geleneği olan bir ülkede siyasal ve toplumsal düzenin dinselleştirilmesinde ülke koşullarına uygun, uzun erimli bir strateji izlenmesi doğaldı.
Dinselleştirmenin/dincileştirmenin ilk tohumları İmam-Hatip Okulları ve Kuran kursları açılarak devlet eliyle atıldı. Maarif Vekaleti 1924 yılında 29 imam-hatip mektebi açmıştı. Zamanın Başbakanı İsmet İnönü bu okulların gereğini Mayıs 1925’te yaptığı bir konuşmada şöyle açıklamıştı:
“Tevhid-i Tedrisat’ın bazılarınca yanlış anlaşılıp kabul gördüğünü gördük, bu işin müteşebbisleriyle takip edenlerinin elbette tek nazarda dinsizlik ithamına maruz kalacakları tabiî idi. On sene sonra bütün dünya ve şimdi bize itiraz edenler, muarız olanlar yahut tuttuğumuz yoldan din namına endişe edenler göreceklerdir ki; Müslümanlığın asıl temiz, en saf, en hakiki şekli bizde tecelli eylemiştir.”
Ne var ki 1930’ların başına kadar varlıklarını devam ettiren bu okullar, rağbet görmemeleri nedeniyle gitgide azaldılar ve 1931-32’de tümüyle kapandılar. Sonrasını Cumhuriyet Halk Partisi’nin tek parti iktidarında son Milli Eğitim Bakanı olan Tahsin Banguoğlu’nun ağzından dinleyelim:
“Aslında İmam Hatip Mekteplerinin kapatılması bir kanunsuzluk olmuştur. İmam-Hatip Kurslarını 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun emredici hükmüne dayanarak açacaktık. İhtiyaç o kadar acildi ki ilk sınıf mezunlarına da bir ehliyet verip onları imam yapmayı düşündük. (…) Uzun bir kapalı rejim devri sonunda dinî eğitim sahasında meydana gelen bu ilk gelişme o devir tarihimizde bir ilk revizyondu. Bu çok dikenli yolda benim bir hizmetim olabildiyse Allah kabul etsin.” (TBMM’deki konuşması, 3 Ocak 1949)
14 mayıs 1950 seçimlerinde işbaşına gelen Demokrat Parti iktidarının ilk işlerinden biri İmam Hatip Okullarını açmak oldu. Milli Eğitim Bakanlığı Müdürler Komisyonu’nun 13 ekim 1950 tarihli kararı ile İmam Hatip Okulları 1951-1952 öğretim yılında eğitime başladı. Öğrenciler için ilkokula dayalı dört yıllık bir öğrenim öngörülüyordu. İlk İHO İstanbul, Ankara, Konya, Adana, Isparta, Kayseri ve Kahramanmaraş’ta açılmıştı. Bu okullar ilk devre mezunlarını 1954-1955 yılında verdi, ikinci devrede ise okul süresi üç yıla indirildi.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, İmam Hatip Okullarına ilişkin olarak 3 ocak 1951 tarihli gazetemize verdiği demeçte şunları söyleyecekti: “İmam Hatip Okulları'nın açılması zaruretine inanıyoruz. Çünkü Türk milletine hitap edecek olgun, kültürlü hatip ve imamların yetişmesini arzu ediyoruz.”
İmam Hatip Okullarına her yıl onlarcası katıldı, 1970’lerde ise büyük bir patlama yaşandı. Popülist siyasetleri, kendilerini iktidara götürecek başlıca yol olarak gören düzen partileri, Türkiye’de büyük bir imam-hatip ordusu yarattılar. Bu siyasetlerinde Amerika Birleşik Devletleri’nin o dönemde Sovyetler Birliği’ne karşı oluşturmaya çalıştırdığı Yeşil Kuşak projesinin de önemli payının olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Amerikancı 12 mart 1971 askeri darbesi ise popülist siyasetlere elverişli bir zemin hazırladı. Ferit Melen Hükümeti döneminde, 22 mayıs 1972 tarihli bir kararname ile İmam Hatip Okulları ortaokuldan sonra dört yıl eğitim veren bir meslek okulu statüsüne getirildi, 1973 yılında da bu okullara İmam Hatip Lisesi adı verildi. O dönemde İHL mezunları fark sınavı vermeden yalnızca edebiyat fakültelerine devam edebiliyorlardı. 1974 yılında Bülent Ecevit’in Başbakanlığında kurulan Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi Hükümeti döneminde İmam Hatip Liselerinin orta kısımları yeniden açıldı, 29 yeni İHL eğitime başlayarak toplam İHL sayısı böylece 101’e yükseldi. Bu dönemin Milli Eğitim Bakanı’nın CHP’li Mustafa Üstündağ olduğunu anımsatalım.
Konuyu sürdüreceğiz, umudun başladığı yere kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder