5 Temmuz 2008 Cumartesi

YURTSEVERLİK ÜZERİNE - 22.06.2008

Murat Belge, Türkiye’de Marksizm’i de, sosyalizmi de, sosyalizm tarihini de derinliğine bilen az sayıda insandan biridir; 14 Haziran 2008 tarihli Taraf’ta yayımlanan ‘Sosyalizm: Milli? Ulusal? Nasyonal?’ başlıklı, milliyetçiliği eleştirdiği yazısında şöyle bir cümle kullanmış:“Jaurés’den laf eğip bükerek enternasyonalizmin yolunun milliyetçilikten geçtiğini anlatan ‘ağabey’ler, ‘deneyimli devrimciler’ çıktı.”

Jean Jaurés (1859-1914) yaşamını sosyalizme vakfetmiş, enternasyonalizmi savunduğu kadar yurtseverliği/yurtçuluğu da (patriotisme) savunmuş bir aydındır. Yaşamının, özellikle son dönemi milliyetçiliğe karşı savaşımla geçmiş, 31 Temmuz 1914 günü, milliyetçilerin tahrikine kapılan Raove Villain adında bir serseri tarafından öldürülmüştür. Şu sözler Jaurés’ye aittir: “Yurtseverliğin azı enternasyonalizmi zayıflatır, yurtseverliğin çoğu enternasyonalizmi güçlendirir. Enternasyonalizmin azı yurtseverliği zayıflatır, enternasyonalizmin çoğu yurtseverliği güçlendirir. Bu sözler ‘eğilip bükülemeyecek’ kadar açık değil midir? Velev ki birileri milliyetçilik adına Jaurés’nin sözlerini eğip bükmüş olsunlar, bunun sosyalistler açısından bir değeri olabilir mi?

***

Ne var ki son zamanlarda yurtseverliğe vurmak moda olmuştur, Söylenen sözler çarpıtılmakta, zaman-mekân kavramı göz ardı edilmektedir. Aynen Karl Marx’ın “Proleteryanın vatanı yoktur”, Fabiancı İrlandalı sosyalist Bernard Shaw’un “Yurtseverlik alçakların son sığınağıdır” sözlerine yerli yersiz başvurulduğu gibi.

Karl Marx o sözü 1848 yılında yayımlanan Komünist Manifesto’da kullanmıştır, ‘vatan’ kavramının bugün içerdiği anlamla 160 yıl önceki anlamının ‘aynı’ olduğu düşünülebilir mi?

Bernard Shaw ise 1914 yılında, milliyetçi rüzgârların fırtınaya dönüştüğü I. Dünya Savaşı koşullarında İngiltere ve Almanya’yı barış masasına oturtmak amacıyla yazdığı uzun bir makalesinde savaş şahinlerinin ‘kör’ yurtseverliğini eleştirmiştir. Kendisinin yurtseverlik tanımı şöyledir: Yurtseverlik, kişinin salt orada doğduğu için ülkesinin başka ülkelerden daha üstün olduğuna dair inancıdır. Günümüze kadar hem Nobel, hem de Oscar ödülünü almayı başaran tek edebiyatçı olma özelliğini koruyan Shaw, konusu 1885 yılında, Bulgaristan’ın küçük bir kasabasında geçen ‚Arms and the Man’ oyununda olduğu gibi çeşitli yapıtlarında ‘kendi anladığı anlamdaki’ yurtseverliği eleştirmiştir.

Jean Jaurés’nin yukarıda alıntıladığımız sözleri bugün bize ‘abartılı’ da gelebilir, fakat bu sözlerin yine I. Dünya Savaşı öncesi koşullarında Fransa’ya Alman saldırısının beklendiği günlerde söylendiği unutulmamalıdır.

1914 yılında Alman parlamentosunda (Reichstag) iktidardaki Merkez Partisi tarafından talep edilen savaş ödeneklerine ilişkin karara Almanya Sosyaldemokrat Partisi (SPD) milletvekillerinin çoğunluğunun milliyetçi kaygılarla ‘evet’ oyu verdiklerini, böylece I. Dünya Savaşı’nın patlamasında katkısının olduğunu da anımsayalım. Tabii bu karara katılmayan kimi SPD milletvekillerinin partilerinden ayrılarak Almanya Komünist Partisi’nin kurulmasına öncülük ettiklerini de.

Eğer kendi tezlerimizi güçlendirmek için önemli gördüğümüz kişiliklerin sözlerini kullanacaksak önce bu sözlerin ne zaman ve ne tür koşullarda söylendiklerine dikkat etmemiz gerekir. Koşullar değiştiğinde, o koşullara ilişkin söylenmiş sözlerin çoğu zaman içleri boşalır, zamanında ve belli koşullarda doğru olan sözler değişimlere bağlı olarak yanlışa dönüşürler. Yanlışa dönüşmüş sözleri kullanarak, o sözlere sarılarak sürdürülen güncel tartışmaların kafa karıştırmaktan başka hiçbir öğretici, aydınlatıcı yanı yoktur.

21. yüzyıldan sekiz yıl almışız, hâlâ ‘yurtseverlik’ nedir, ‘milliyetçilik’ nedir, ‘laiklik’ nedir, ‘Kemalizm’ nedir, bunları tartışıyoruz.

Enerjimizi, birbirimize laf anlatmakla tüketiyoruz. Bizler lafa boğulurken bu arada atı alan birileri de Üsküdar’ı geçiyor.



Hiç yorum yok: