4 Temmuz 2008 Cuma

ANADOLU'DA DİNSEL OLİGARŞİ - 12.12.2007

İmam Hatip Liselerinin 50. kuruluş yıldönümü İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda kutlanmış, düzenlenen törende bir konuşma yapan İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) Başkanı İbrahim Solmaz, o güne kadar İHL’lerden mezun olan “2 milyon öğrencinin, dürüstlüğü, insan sevgisi, hizmet aşkı ve değer yargılarına sahipliğiyle eşi benzeri görmemiş bir örneklik sergilediğini” dile getirmişti.

2 milyon İmam Hatip Lisesi mezunu farklı siyasal partilerden iktidarlar tarafından kendilerine tanınan olanaklar sonucu üniversite ve yüksek okulların çeşitli dallarında okuyarak meslek hayatına atıldı. Kimi İHL mezunları da siyasal alanda yükseldiler. Örneğin, İstanbul/Aksaray İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu mezunu Başbakan Recep Tayip Erdoğan gibi İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de ortaöğrenimini İHL’de tamamlamıştır.

Okulluluk ortalamasının 4 yılın altında olduğu bir ülkede aynı sistematik dinsel eğitimden geçmiş 2 milyonluk ‘homojen’ bir kitlenin varlığının toplam nüfus içinde hissedilir bir ağırlığının olması çok doğaldır. İslâmi eğitim bu kitleyi ortak bir ideolojik zeminde buluşturmuş, kaynaştırmış, ona ‘hitabet’ gibi toplum içinde etkili bir de yetenek kazandırmıştır. Bu durumun bir benzeri okul eğitiminin başka hiçbir alanında mevcut değildir.

***

Devlet kendi elleriyle, laik-demokratik sosyal hukuk devleti ilkelerine dayanan temel düzenini değiştirmeye potansiyel olarak eğilimli bir karşıt güç yaratmıştır.1980’lerin başından itibaren, 12 Eylül Cuntası’nın hazırladığı elverişli koşullarda bu güç İslâmcı sermaye ile buluşmuştur. Geçen yazımızda 2005 yılı itibariyle ve yalnızca 78 İslâmi holdingin 300 bin yurttaşımızdan topladığı sermayenin 6 milyar 960 milyon YTL’nı (6 katrilyon 960 trilyon TL) bulduğunu belirtmiştik. İslâmcı sanayi, ticaret ve hizmet kuruluşlarının sayısı doğal ki çok daha fazla, ellerindeki sermaye de çok daha büyüktür. Türkiye geneline bakıldığında özellikle ticaret odaları yönetimlerinin çoğunlukla Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yakın işverenlerden oluşması da bunun bir yansımasıdır.

İslâmcı ya da AKP politikalarına yakın sermaye grupları bir süredir güçlü bir medya atağına geçmişlerdir. Anadolu’daki basın, radyo ve televizyon gibi yerel medyanın önemli bir kesiminin İslamcı sermayenin denetiminde olduğu bilinmektedir. Örneğin, Konya’daki yerel altı gazeteden beşi AKP yandaşıdır. Fakat esas atılım ulusal medya alanında gerçekleştirilmektedir. Milli Gazete, Zaman, Yeni Şafak, Bugün, Türkiye gibi gazetelerin, Samanyolu, Kanal 7, Haber 7, TGRT, Kanal 24, Star gibi televizyonların yanı sıra Sabah Gazetesi, Takvim Gazetesi, ATV televizyonu ve Merkez Kitaplar TMSF tarafından AKP’ye yakın ve Başbakan’ın oğlunun genel müdür olarak görev yaptığı Çalık Grubu’na satılmıştır.

***

Anadolu kentlerinin büyük çoğunluğunda yerel dinci sermaye çevreleri, yerel AKP yöneticileri, AKP iktidarı tarafından atanmış yandaş bürokratlar (ki bunlara okul müdürleri de dahildir) ve yerel medya mensupları tarafından oluşturulan, ‘kentin ileri gelenleri’ olarak tanımlanan bir ‘yerel oligarşi’ ortaya çıkmıştır. Anadolu kentleri çoğunlukla bu oligarşi tarafından yönetilmektedir.

Son Hâkimler ve Savcılar Yasası’ndaki değişiklikle bu oligarşiye AKP bürokratları tarafından mülakatla işe alınacak ‘yandaş’ yargıç ve savcıların da katılacakları düşünülmektedir.

Sanayi ve ticaret hayatının, eğitimin, yazılı-işitsel-görsel basının ve yargının bir siyasal partinin ve onun ideolojisinin yandaşı olduğu koşullarda bugünkü siyasal yaklaşımları ve davranış gelenekleriyle klasik muhalefetin bir şansı olabilir mi?

Bu nedenledir ki, Başbakan, iki yıl sonraki yerel seçimlere ilişkin olarak muhalefete her olanakta “Hodri meydan!” demektedir.

Görünen köy kılavuz istemiyor; toplumun başta dar gelirliler olmak üzere geniş kesimleri AKP çizgisine kaymaktadır. 2007 genel seçimlerinin ayrıntılı analizi bu eğilimi açıkça ortaya koymaktadır. Bu süreç devam etmektedir.

‘Yerel oligarşik egemenlik’ mahalle baskısından çok daha etkili, çok öte bir durumdur. Fakat ‘umut’ yine de vardır.

Hiç yorum yok: