Adlarını anımsayalım:
21. Yüzyıl Büyük Anadolu Holding , Adya Holding , Aksaray Holding, Alda Holding, Alpek Holding, Anadolu Plastik, Anser Holding , Apitaş Holding, Asel A.Ş., Asri Holding, Avantaj Holding, Başak Teneke A.Ş., Belemir Holding, Birsa Birlik Gıda Sanayii , Büyük Avrasya Holding, Büyük Grup Holding, Büyük Selçuklu Holding, Dadaş Holding, Demirkıran Holding, Elpa Ambalaj A.Ş., Emirdağ Sentetik Dokuma A.Ş., Endüstri Holding , Esra Holding, Gema Holding, Gürteks Holding, Hadeka Holding, Halil Demirkaya Holding , Hamatek Holding, Hasandağı Holding, İlarslan Holding, İmet Holding, İntergenç Holding, İşlem Holding, İttifak Holding , Jetpa Holding , Kaizen Teknolojik Üretim A .Ş., Kaldera Holding, Kamer Holding , Kamsa Holding, Karta Holding, Kaşıkçı Holding, Katılım Holding, Kedaş Konya Karaman Enerji Dağıtım San. Tic. A.Ş., Keten Holding, Kimpaş Holding, Kombassan Holding , Kombassan İnşaat A .Ş., Konadya Holding, Bilgi Sağlık Hizmetleri A .Ş., Konya Sanayi Holding, Köseoğlu Sağlık Tesisleri A.Ş., Kübra Holding, Kübraş Gıda A.Ş., Mega İhtiyaç Malzemeleri A.Ş., Noya Holding , Organize Holding, Osmanlı Holding, Palkim Holding, Ray Holding, Sayha Holding , Sebil Holding, Sefa Holding, Ser Group Gıda A.Ş., Ser Grup Pazarlama ve Dış Tic . A.Ş., SözPa Pazarlama ve İnşaat A .Ş., Sur Holding, Şafak Holding, Şule Besicilik A.Ş., Tilmo GmbH , Tuğra Holding, Tümelsan Grup A .Ş., Umpaş Holding, Yimpaş Gıda Sanayii A .Ş., Yimpaş Holding A .Ş., Yimpaş Yozgat Spor A .Ş., Yimpaş A.Ş.
Çoğu bize tanıdık geliyor. TBMM Komisyonu üyesi Bihlun Tamaylıgil ve Nezir Büyükcengiz’in ifadelerine göre bu şirketler yaklaşık 300 bin kişiden 4 milyar avro toplamışlardı.
Komisyonun adından ve kuruluş amacından da anlaşılacağı gibi bu şirketlerin ortak niteliği ‘İslâmi’ olmaları, faaliyetlerinin öğretici yanı ise paranın din-iman tanımadığı gerçeğiydi. Türkiye, toprağı ve insanıyla 12 Eylül Cuntası tarafından top-tüfek zoruyla vahşi kapitalizmin avlağı durumuna getirilmişti. Amerikalı generallerin, ‘bizim oğlanlar’ dediği darbeciler tarafından hazırlanan sendikasız, solsuz, dikensiz gül bahçesine kökleri emperyalizmden beslenen fidanlar dikildi. Gülistanın baş bahçıvanı da Nakşîbendi tarikatına bağlı Turgut Özal’dı.
Korkut Özal, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Nakşibendi tarikatı arasındaki bağlantıyı şöyle açıklamıştı Sabah Gazetesi’ne:
“Turgut Bey, Zahit Korkut Efendi'nin sağlığında onun talebesi oldu. Onun Zahit Efendi'yle hoca-talebe münasebeti 60'lara gider. Zahit Bey 80'de öldü. Dolayısıyla Turgut Bey'in Zahit Efendi'yle münasebeti çok uzundur. Turgut Bey'in, Mehmet Zahit Efendi'den önce irşat makamında olan Abdülaziz Bektine ile de tanışıklığı vardı. Öğrenciliği döneminde. Ama bir hoca talebe münasebetinden öte bir tanıma olmuş. Fakat Mehmet Zahit Efendi'yle hoca talebe münasebeti vardı. Bunlar gönül bağlarıdır. Bu gönül bağı Esad Coşan döneminde de devam etti. Turgut Bey vefatından bir ay önce Orta Asya gezisinde Nakşîbendi hazretlerinin kabrini de ziyaret etti, iki rekât namaz kıldıktan sonra ağladığını duydum.”
Bu bilindiğine göre Özal döneminde palazlanan Anadolu sermayesinin büyük çoğun siyasi-İslâmi bir renk taşımasında şaşılacak bir yan yoktur. Bu sermaye, çoğu Özal’ın ‘şahsi’ buluşu olan fonlarla, teşviklerle desteklendi. Öte yandan da sayıları 300 bine varan yurttaşımızdan toplanan/cukkalanan 4 milyar avronun da büyük bir bölümü aklanarak, daha sonra Anadolu Kaplanları olarak adlandırılacak mümin girişimcilerin kasalarına aktarıldı. 4 milyar avro bugünün parasıyla 6 milyar 960 milyon YTL yapıyor. Eski TL olarak karşılığının ise 6 katrilyon 960 trilyon olduğunu buraya not olarak düşelim.
İyi para, değil mi?
Yeşil postlu Anadolu Kaplanları bugün Türkiye kapitalizminin özellikle Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki omurgasını oluşturuyorlar. Bu bölgelerdeki sanayi ve ticaret odalarının, sektörel sivil toplum kuruluşlarının neredeyse tümü bu sermaye gruplarının denetimi altındadır. Dolayısıyla, bir anlamda Özalizmin devamı olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin aynı bölgelerdeki siyasal başarıları bir rastlantı değildir. Bu bölgelerde siyaset, ticaret, yerel yönetim ve bir ölçüde bürokrasi iç içe geçmiştir. Bu iç içe durum pekişip sağlamlaştıkça muhalefet partilerinin buralardaki seçim şansı da giderek azalmaktadır.
Umudu bu koşullarda arayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder