13 Temmuz 2008 Pazar

BU MUDUR? - 12.07.2008

İstenen, özlenen bu mudur?
Bu ülkenin insanlarının yüreklerine korku salmak, Türkiye’yi bir ‘korku cumhuriyeti’ne dönüştürmek!
Bu mudur?
İnsanları tutuklamak, insanları ne için tutuklandıklarını bilmeden aylarca demir parmaklıklar ardında tutmak, taş duvarlar arasında ölüme terketmek!
Bu mudur?
Bu mudur, ‘hukukun üstünlüğü’nden anladığınız sizin?


Adam suçlu değil sanık, kansere yakalanmış, ölüyor, değil ‘delil karartmak’, yürüyecek, elini kolunu hareket ettirecek, konuşacak, düşünecek durumda bile değil artık, yine de ‘içerde’ tutmakta direnmek!
Bu mudur?
Bu mudur, ‘insan hakları’ndan anladığınız sizin?

Haftalardır iktidar yanlısı basına ‘birileri’ tarafından bilgi/belge servisi yapılıyor. Bunlara dayanarak yandaş basın dehşet senaryoları üretiyor. Henüz iddianamesi bile ortada olmayan bir davanın sanıkları peşinen suçlu ilan ediliyor.
Bu mudur?
Bu mudur, ‘basın ahlakı’ndan anladığınız sizin?


Ali Bayramoğlu, 8 temmuz 2008 tarihli Yeni Şafak’ta, “Kimi gazeteciler attıkları ve attırdıkları ‘Genç subaylar rahatsız’ gibi manşetlerle ordu içindeki müdahaleci grubun ‘lojistik-medyatik destek kolu’ gibi faaliyet gösteriyorlardı,” diye yazıyor.
Manşet, gazetemiz Cumhuriyet’in, manşeti attıran da arkadaşımız Mustafa Balbay. Bayramoğlu, ‘teröristlik’ten gözaltına alınan Balbay’ın serbest bırakılmasını içine sindirememiş, yazıyor.
Bu mudur?
Bu mudur, ‘gazetecilik’ten anladığınız sizin?
İktidara şakşakçılık, savcılara muhbirlik yapmak!
Bu mudur?

İlhan Selçuk gözaltına alınıyor, bunlarda bir sevinç, Mustafa Balbay ‘terör’ suçlamasıyla gözaltına alınıyor, bir alkış, salıverildiklerinde de öyle bir öfkeleniyorlar ki, sormayın…
Bu mudur?


İnsan, Cumhuriyet Gazetesi’ne, Cumhuriyet'çilere sataşmadan önce bir durup düşünür,
onca yazarını, Uğur Mumcu’sunu, Ahmet Taner Kışlalı’sını, Bahriye Üçok’unu, Cavit Orhan Tütengil’ini Muammer Aksoy’unu teröre kurban vermiş bir gazete terör yandaşı olabilir mi, onca yazarı darbe dönemlerinin askeri mahkemelerince tutuklanmış, işkence görmüş, ceza almış, hapis yatmış, sürgün yaşamış bir gazetenin yazarları darbeye, darbecilere destek verirler mi, diye

Sanrılar mı görüyorsunuz? Yanılsamalarla mı sarmalanmışsınız?


Sizin köşe yazarlığından, ‘düşün adamı’ olmaktan anladığınız iktidar odaklarına sırtınızı dayayıp Cumhuriyet’e, Cumhuriyet’in özgürlükçü, laik, demokrat, yurtsever yazarlarına karşı yalanlar üretmek, kin kusmak mıdır?


Bu mudur?


Ne kadar süreceği bilinmez, ama bu devir mutlaka bir yerde sona erecektir. O gün geldiğinde bu müfteriler, muhbirler hangi yüzle insan içine çıkacaklardır?


Bir merak konusudur.


















Hiç yorum yok: