21 Aralık 2009 Pazartesi

ACELEN NEYDİ DOSTUM? - 21.12 2009





Çiçek Bar’da karşılaşmamızın üzerinden on gün geçmiş. Yüzün sanki biraz sarıydı, sormadım, yorgunluğuna vurdum. Yaşadığımız bu zor günlerde insan yüreği gördükleri, tanık oldukları, duydukları karşısında gün boyu en ağır yüklerin altına girmişçesine yoruluyor. Bir sırt hamalı olsan yatar dinlenirsin, geçer. Ya o yürek yorgunluğu?

Her zaman, “Cumhuriyet nasıl gidiyor?” diye sorardın, alacağın yanıtı merakla bekleyerek. Her “İyi gidiyor,” dediğimde yüzüne içten bir gülümseme otururdu. O akşam sormadın, o an anlamalıydım sende yorgunluktan öte bir şeylerin ters gittiğini. Yanımdan geçerek yan masaya, kadim dostların Rutkay Aziz’le Tarık Akan’ın masasına oturdun. Nereden bilebilirdim seni o gün son kez gördüğümü?

Aramızdan ayrılışını cep telefonuma düşen kısa bir iletiden öğrendim. Sonra televizyonlar verdiler haberi, “Sinemamızın duayen yönetmeni Zeki Ökten yaşamını yitirdi,” diye. Bir an aklıma o “duayen” sözcüğü takıldı, ülkemizde hayatlar ne kadar kısa yaşanıyor, diye düşündüm sonra. Öyle ya 68 yaşındaydın daha, ama doğru, duayenlik yaşla değil meslek ömrüyle kazanılıyor.

Seni okuldan, Haydarpaşa Lisesi’ndeki tiyatro çalışmalarından tanıyordum, üç sınıf yukarıdaydın benden. Yeşilçam’a adım atıp Nişan Hançer’in yönettiği “Acı Hançer”in çekimlerine katıldığında 20 yaşındaydın. İki yıl sonra ise “Ölüm Pazarı” ile ilk yönetmenlik denemesini yapacaktın. Daha sonra dokuz yıl sürecek yönetmen asistanlığı dönemin başladı, ta ki 1972 yılında “Kadın Yapar”ı çekene kadar. Bu film ve ertesi yıl çektiğin “Bir Demet Menekşe” ile birlikte sinema eleştirmenleri ülkemiz sinemasının seninle birlikte 7. sanata “toplumsal eleştirel” gözle bakan ve geleceği olan bir yönetmen kazandığı görüşünde birleştiler.

***



Sonra imzanı taşıyan filmler birbirini izledi. 1970’lerde 15 film yönettin. “Hanzo”, “Kapıcılar Kralı”, “Çöpçüler Kralı”, “Düşman” ve “Sürü” bu dönemde sana yurtiçi ve yurtdışında onlarca ödül kazandırdı. Her filminde biraz daha ustalaşıyordun. 1980’lerde 9 film yönettin, “Derman”, “Pehlivan”, “Kan”,”Düttürü Dünya” ününü daha da pekiştirdi. Aldığın ödüllere yenileri katıldı.

80’ler, neo-liberal rüzgârların güçlenerek estiği, insan malzemesinin değişikliğe uğradığı, değerlerin altüst olduğu yıllardı. Erdemli yüreklerin kaldıramayacağı “yeni hayat” anlayışları egemen oluyordu topluma. Ya yaşanan yeni hayatlara kendini uydurup onca emek verdiğin sanatını bir diş macunu, bir bulaşık deterjanı ya da ne bileyim bir plastik gövdeli çakmak derekesine düşürüp kakara kikirisi bol, “izle-unut” çizgide filmler yapacak ya da kendini geri çekecektin.

Seçimin ikincisi oldu. 1990’lı yıllarda yalnızca bir sinema filmiyle, “Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey” ile yetindin. Bu filmi 2000’de “Güle Güle”, 2003’te “Gülüm”, 2006’da “Çinliler Geliyor” izledi.

Sevgili dostum, arkanda yarın da, yarından sonra da ilgiyle, beğeniyle izlenecek o kadar çok yapıt bıraktın ki. Sen, yerel-ulusal olandan yola çıkarak evrensellikle buluşan, buluşabilen, bunu duygusal bir olağanlıkla başarabilen ender yönetmenlerdendin, Truffaut’lar, Fellini’ler, Bunuel’ler, Fassbinder’ler gibi.

***


Bilir misin, (laf işte nereden bileceksin, hiç söylemedim ki) sana hep hayranlık besledim. Sen alçakgönüllülüğünle örnek bir insandın. Ben, kazandığı onca başarıya, aldığı onca övgüye, alkışa, ödüle karşın alçakgönüllülüğünden bir milim sapmamış başka bir insan tanımadım. Öyle ki kazandığın önemli bir ödülü almak için sahneye bile çıkmamıştın.

Seni her zaman en iyi duygularla anımsayacağım.

Bugün seni saat 10.30’da Beyoğlu Sinemasından, öğle namazının ardından da Teşvikiye Camisinden uğurlayacağız.

Biliyorum, gittiğin yerde senden önce giden Atıf Yılmaz, Kemal Sunal, Nevzat Şenol, Erol Özkök ve başka Çiçekçi’ler buluşup kurulan dostlar masasının ayrılmazı olacaksın.


Ama yine de “Acelen neydi dostum?” diye sormadan edemiyorum.





















1 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

Sizi çok uzun zamandır severek, öğrenerek okuyor, yazılarınızı biriktiriyorum.
Burada karşılaşmak çok hoştu.İyilikler dilerim.