Bugün 28. İstanbul Kitap Fuarı’nın son günü. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi dokuz gün boyunca on binlerce çocukla doldu taştı. Doğrusu öğrencilerin yoğun olacağını umduğumuz pazartesi ve salı günleri her yıl görmeye alıştığımız o şenlikli kalabalığı bulamayınca şaşırdık, ne var ki ülkenin her yanına yayılan o “domuz gribi dehşeti” Sayın Başbakan’ın, “Ben aşı yaptırmayacağım!” sözleriyle etkisini yitirince çarşamba gününden itibaren özlenen görüntülere kavuşuldu.
TÜYAP, başından beri sosyal sorumluluk duygusuyla hareket eden, özellikle de geleceğimizin mimarlarına, çocuklarımıza çok önem veren bir kuruluştur. TÜYAP Çocuk Tiyatrosu, Kitap Fuarı kapsamındaki TÜYAP Çocuk Kulübü, merkezimizde yeni kurduğumuz kitaplığımız, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi kuruluşlar üzerinden yaptığımız kitap yardımları, verdiğimiz öğrenci bursları hep çocuklarımız içindir. Fakat bugün konumuz bunlar değil.
***
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nin ikinci katında bulunan ofisimden çıkıp aşağıya, fuayeye baktığımda her seferinde yüzlerce çocuk görüyorum. Kiminin elinde bir kitap torbası, kiminin elinde yayınevi broşürleri cıvıltılı seslerle aralarında konuşuyorlar. Arada koşmalar, koşuşturmalar, kovalamacalar da eksik olmuyor doğal olarak. Bu görüntüler içimi mutlulukla dolduruyor, “Şanslı çocuklar,” diyorum.
Sonra düşüncelerim çok uzaklara, uzak kentlere gidiyor. Yoksulluğun, yoksunluğun, terörün, savaşın, acıların egemen olduğu kentlere… O kentlerin çocuklarına… O çocuklardan yaşları 12 ile 17 arasında olan yüzlercesi “terör suçundan” yargılanıyor; kimisinin yargılanması bitmiş, uzun yıllar demir parmaklıklar arkasında yaşamaya mahkûm edilmiş. Suçları “polise taş atmak”. Türkiye’de bir yetişkin banka dolandırabilir, kendi bankasını soyabilir, hayali ihracat yapıp devlete kazık atabilir, bir depremde yüzlerce insanın enkazı altında can verdiği dayanıksız yapılar inşa edebilir, sahte evrak düzenleyebilir, fakat bunların hiçbirine sokakta polise taş atan 13 yaşındaki bir çocuğa verilen ceza kadar ceza verilmez. Bu büyük bir adaletsizlik değil midir?
***
1991'de çıkan ve 2006 senesinde yenilenen Terörle Mücadele Kanunu çocuklara yetişkin ve terör suçlusu muamelesi yapıyor. Burada dikkat edilmesi gereken konu, sorunun TMK mağduru çocukların sadece yetişkinler gibi işleme maruz kalmalarından değil, terör suçlarına özgü olarak ve yetişkinler için geliştirilmiş olan özel soruşturma, yargılama, cezalandırma ve infaz rejimlerine çocukların da maruz bırakılmalarından doğmasıdır. Yani TMK mağduru çocuklar hem genel olarak hem de özel olarak aynı süreçte iki kez çocuk hakları ihlal edilerek mağdur ediliyor. Bu durum BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa, Türk Ceza Kanununun 6. maddesi ve Çocuk Koruma Kanununa açıkça aykırılık oluşturuyor. Hükümet bu nedenle Terörle Mücadele Kanunu’nda birtakım değişiklikler yapmayı planlıyor. Fakat aldığımız duyumlar bu değişikliklerin derde deva olmayacağını gösteriyor.
Çünkü bu değişiklikler yapıldığında, örneğin 90 ay ceza almış bir çocuğun cezası sadece yirmi ay azaltılmış olacak. Bu çocuklar, şimdiye kadar düşük ceza almış bazıları dışında en az 71 ay 10 gün ceza almışlardır. Aralarında 190 ay ceza almış çocuklar vardır. Bu cezalardan sadece 20 ay indirim sağlayacak bir değişikliğin bu sorunu çözmeyeceği açıktır. Üstelik TMK'nun 17. maddesi de çocuklar bakımından uygulanmaya devam edeceğinden ve bu nedenle infaz hükümleri de değişmediğinden çocuklar şartlı salıverme konusunda da terör suçlularıyla aynı muameleyi görmeye devam edecekler. Ve adli suçların aksine kendilerine verilen cezanın 2/3'ünü değil, 3/4'ünü infaz kurumunda geçirmeleri gerekecektir. “Çocuktan terörist olur mu?” sorusu bir yana Hükümetin, o bölgenin “şanssız” çocuklarını bu suça iten koşulları göz önünde bulundurarak değişiklik tasarısını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder