20 Aralık 2009 Pazar

TİMSAH GÖZYAŞLARI - 16.12.2009

Yüzeyden bakıldığında MHP dışında tüm siyasal partilerin DTP’nin kapatılmasını “içlerine sindiremedikleri” görülüyor. Anayasa Mahkemesi kararını, “Hukuk açısından tamam da, siyasal açıdan keşke olmasaydı,” diye değerlendiriyorlar.

Samimi değiller. Çünkü yürürlükteki Anayasa parti kapatmalarını kolaylaştırıyor. Anayasa’nın DTP’nin kapatılmasına temel oluşturan 68. Ve 69. maddelerinin ilgili satırlarına bir göz atalım.

***

68. madde: “Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”

69. madde: Bir siyasî partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir. (Yukarıdaki madde – DK)

Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. (Ek cümle: 3.10.2001-4709/25 md.) Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır. (Ek: 3.10.2001-4709/25 md.) Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir. Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.

Bir siyasî partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.”

Parti kapatmalarına itirazı olan siyasal partiler otururlar, Anayasa’nın bu maddelerini değiştirirler. Aksi halde, siyasal tartışmaların etnik temelde yürütüldüğü koşullarda tartışmaların farklı etnik kimlikli tarafı olan siyasal parti ya da partiler Anayasa’nın bu maddelerine göre daha önce ve bugün olduğu gibi gelecekte de kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır.

Ya da yerine kurulacak parti DTP’nin düştüğü yanlışı yinelemeyecek, PKK ile arasına kendi bağımsızlığına gölge düşürmeyecek ölçüde bir mesafe koyacaktır ki günümüz koşullarında bu olasılık bize oldukça zor görünmektedir.

***

Son günlerde yürütülen tartışmalarda öne çıkan konulardan biri de Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kapatma kararının “siyasi” olup olmadığıdır?

Bu konuda her şeyden önce bilinmesi gereken dünyanın her yerinde anayasa mahkemelerinin temel işlevleri bulundukları ülkelerde yürürlükteki anayasalara toz kondurtmamaktır.

Bizim anayasamız 12 Eylül darbecileri tarafından işbirlikçi hukukçularına hazırlattıkları, topluma süngü zoruyla dayattıkları, oylama öncesinde karşı propagandayı yasakladıkları bir metindir. Sonradan yapılan çeşitli değişikliklere karşın 12 Eylül ruhundan arındırılamamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin karar ve yetki sınırlarını belirleyen bu anayasadır.

Dolayısıyla kaynağını bu anayasadan alan “hukuk”un bir yanıyla siyaset de içerdiğini söylemek sanırım pek yanlış olmayacaktır.

Hiç yorum yok: