6 Aralık 2009 Pazar

NE BEKLENİYORDU Kİ - 04.11.2009

Anadolu’nun çeşitli kentlerine gidip gelenler, “irticai eylemlerin odağı” olmakla “müseccel” AKP iktidarının 1 temmuzda başlattığı içkili yerlerin kökünü kazıma harekâtının en önemli adımı olan sigara yasağının delindiğini, hatta delik deşik edildiğini anlatıyorlar. İki gün önce de gazetemizde, İstanbul’un belli semtlerinde kimi işyeri sahiplerinin “her şeyi göze alarak” mekânlarında tütün kullanımına izin verdiklerine ilişkin bir haber yer aldı.

Ne bekleniyordu ki?

***

Daha önce de yazmıştık; en koyu nikotin bağımlıları bile kamusal alanlardaki sigara yasağını anlayışla karşılıyorlar. Kimsenin kahvehane, kafe, bar, lokanta gibi yerlerde “makul” bir yasaklamaya itirazı yok, birçok işyeri sahibi yasağın yeniden gözden geçirilmesine ilişkin önerilerini kapılarına astıkları “Sigaraya da, yasağına da karşıyız!” afişiyle dile getiriyorlar.

Türkiye’deki yasağın bir benzerine başka ülkelerde rastlanmıyor. Yasağın en katı uygulandığı ülkelerde dahi düğün, jübile, doğum günü kutlaması, toplu davet gibi özel toplantılarda “devlet müdahalesi” söz konusu değilken, bizde devlet neredeyse evlerimizde ne yapıp ettiğimizi bile denetleyecek ölçüde elini özel yaşamımıza uzatıyor.

Bu konuda aydınlarımızın tavırları da anlaşılabilir değil, birey özgürlüklerinin kısıtlanmasını öngören yasaklamaların her türlüsüne karşı çıkması gerekenler, “insan sağlığı” bahanesiyle ülke genelinde “biri bizi gözetliyor” durumu yaratan AKP iktidarının yasakçılığına karşı seslerini yükseltmiyorlar.

***

Sigara yasağı Türkiye’de tahminen iki milyon insanı potansiyel olarak mağdur duruma düşürüyor, binlerce işyeri kapanıyor, on binlerce insan işsiz kalıyor ve bu sayı her gün biraz daha artıyor.

Biliyorum, bu satırları okuyan kimi okurlarım, “Sigara yüzünden işsiz kalacaklarsa kalsınlar!” diyecekler, ben de onlara “Bekâra eş boşamak kolay!” diyorum.

Evet, birçok Anadolu kentinde, kazasında, köyünde yasağı kimse takmıyor, devletin eli oralarda büyük kentlerdeki gibi güçlü değil, ayrıca AKP mantığına göre zaten “alkolden arındırılmış” bölgelerde insanların keyfine karışmanın bir gerekçesi de yoktur!

Kışın batırması, yağan yağmurlar dışarıda, açık havada yiyip içen müşterileri kapalı mekânlara girmeye zorlayınca yasağın uygulanmasından doğacak olası zararların boyutları belirginleşmiştir. Büyük kentlerde batma noktasına gelen işyeri sahipleri, “Ha öyle batmışım, ha böyle!” diyerek beş bin liralık cezayı göze alıp müşterilerinin yasağı delmelerine ses çıkarmamaya başlamışlardır.

En kötü yasalar, insanları suç işlemeye yönelten/zorlayan yasalardır. Hayat, tütün kullanımına ilişkin yasaklar getiren yasanın bu haliyle uygulanamazlığını, yurttaşları yasayı çiğnemeye zorladığını göstermiştir. Şimdi yapılması gereken, “gerçekten insan sağlığı esas alınarak” ve tütün ürünleri tüketmeyenler kadar tüketenlerin de hakları göz önünde tutularak yasanın yeniden ele alınıp uygulanabilir bir biçime sokulmasıdır.

***

Ne var ki AKP iktidarı yurttaşların eğilimleri gibi itirazlarını da dikkate alan, demokrasiyi içselleştirmiş bir yönetim değildir. Özgürlük anlayışı da, demokrasisi de kendinedir; “dediğim dedikçi, çaldığım düdükçü” bir yapıdadır. Yasakçıdır.

Dolayısıyla bu yasa tümden delik deşik edilene kadar yürürlükte kalacak, yurttaşlar devlet zoruyla suç işlemeyi sürdüreceklerdir.

Hiç yorum yok: