6 Aralık 2009 Pazar

İSVİÇRE’DE MİNARE YASAĞI - 02.12.2009



Bilindiği gibi geçen hafta İsviçre’de yapılan halkoylamasıyla ülke genelinde yapımları planlanan yeni minarelerin önü kesildi. İslamcı ve muhafazakâr basın kaç gündür İsviçrelilere ateş püskürüyor, “Nasıl olur da minarelerimizi yasaklarsınız!” diye. Dün de Başbakan TBMM Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada İsviçrelilere verdi veriştirdi, “medeniyetler arası çatışmadan” girdi, “minarenin referandumu olur mu”dan çıktı. Olayla hiç ilgisi olmayan biri duysa İsviçreliler camileri, dolayısıyla inanç özgürlüğünü ve ibadeti yasaklıyorlar sanacak.


İsviçre’nin nüfusu 7,5 milyondur; büyük çoğunluğu Katolik ve Protestan olan nüfusta Müslümanların payı yüzde 4,3’tür. Yaklaşık 323 bin Müslüman göçmenin üçte birini Türkiye’den gelen Müslümanlar oluşturmaktadır. Sayıları 100 bin civarında olan bu Türk ya da Kürt kökenli Müslümanlar içinde Sünni mezhebinden olmayanların sayısı ne kadardır, bu bilinmemektedir.


İsviçreli çoğunluk farklı dil, din, gelenek, göreneklerden gelen göçmenlerin ülkelerindeki varlıklarından “zil takıp oynayacak” ölçüde hoşnut olmamakla birlikte onların kendi inançlarının gereklerini yerine getirmelerine, dillerini konuşmalarına, gelenek ve göreneklerine göre yaşamalarına engel olmamıştır. İsviçre’de Müslümanların ibadet edebilecekleri 160’a yakın cami ve mescit bulunmaktadır.


Son halkoylamasında belirginleşen itiraz camilere değil, cami olarak kullanılan apartman dairesi, depo vb çok değişik mekânların herhangi bir yanına dikilmek istenen ve kent estetiğiyle uzak yakın hiçbir ilişkisi bulunmayan uyduruk, aynı zamanda da “provokatif işlevli” minareleredir. Olay, ülkenin doğusundaki Wangen kasabasında bulunan Türk Kültür Merkezi çatısına 6 metre yüksekliğinde bir minare inşa etmeye başlaması üzerine çevre sakinlerinin karşı kampanya düzenlemesiyle patlak vermiş ve kısa zamanda ülke geneline yayılmıştır.


Özetle söylemek gerekirse İsviçre’de Müslümanların inanç ve ibadet özgürlüklerinin kısıtlanması söz konusu değildir.



***



Doğrusu bana bu tür tartışmalar içtenlikli gelmiyor, burnum buram buram yükselen İslami propagandanın kokusunu alıyor. Ne var ki aldığım bu koku Avrupa’nın hemen her yerinde baş gösteren İslamofobiyi, İslam korkusunu göz ardı etmem anlamına da gelmiyor.


Çıkış noktam bu konudaki deneyimlerim ve gözlemlerim. Bugün, ülkelerinde minare istemiyorlar diye İsviçrelilere ateş püskürenler kendi ülkelerinde cem evlerini niçin aynı kararlılıkla savunmuyorlar? Türkiye’deki milyonlarca Alevi yurttaşımızın ibadet özgürlüğü İsviçre’de 160 cami ve mescide sahip bir avuç Sünni yurttaşımızın hak ve özgürlüğünden daha mı değerli?


Ya Alanya’da sürekli yaşayan, sayıları üç bine varan Ruslarla, sayıları yedi bin civarındaki Almanlar? Onların ibadet özgürlükleri yok mudur? Yıllardır kendilerine ait bir kiliseye sahip olabilmek için başvurmadıkları yer kalmadı. Yıllardır oyalanıyorlar. İnanç ve ibadet özgürlüğü madem evrensel bir haktır o zaman onların da bir kiliseye sahip olmalarını savunmak insani bir sorumluluk değil midir?


İnanç ve ibadet özgürlüğü söz konusu olduğunda Alevileri es geçeceksin, Katolikleri, Protestanları, Ortodoksları es geçeceksin, var mı yok mu Sünni dindaşların hakları! Bu “Rab bana, hep bana!” yaklaşımı evrensel haklar savunuculuğunun neresine sığıyor?


Size kendi tanıklığımdan bir fotoğraf karesi sunayım: Hamburg’un Sankt Georg semtinde üç cami vardır ve birbirlerine uzaklıkları 500 metredir. Bu camilerden biri Diyanetin, biri Milli Görüşçülerin, öbürü de Süleymancılarındır. Birbirleriyle kıyasıya rekabet ederler. Bu Türkiye’de görülenin çok ötesinde bir rekabettir ve yurtdışındaki cami bolluğunun da başlıca nedenidir. Rekabet kimi zaman öyle kızışır ki yurtdışındaki Müslüman müminler Türkiye’de hiçbir zaman göremeyecekleri görüntülere tanık olurlar. Örneğin, Hamburg Merkez Camisinin (Milli Görüş) arı peteği desenli minaresi gibi…


Ben de bir İsviçreli olsaydım… Bilemiyorum!


(Fotoğraf: İsviçre'de olayların başlamasına neden olan Wangen-Olten'deki cami ve minaresi)

Okur Yorumları:

Sayin Kavukcuoglu

Minarelerle ilgili Cumhuriyette cikan en mantikli yazi sizindi.Ben yirmibesyildir Isvicre de yasayan bir Türk vatandasi olarak burda hicbir sekilde dini kisitlama olmadigini rahatlikla söyleyebilirim.Nüfusunun ücte biri yabanci olan bu ülkede Isvicrelilerin anlayamadigi sey her kösede bakkal dükkani gibi durmadan artan cami
sayisi.Yaklasik ikiyüzbin nüfuslu Basel de 10 yil önce iki cami varken simdi 11 tane.Biri Süleymancilarin,biri Fettullahcilarin,öbürü baska bir hocanin.Bizim ülkemizde refarandum olsa ne olurdu acaba. Saygilar.

Ergun Ö.

------------------------------------

Sayın Kavukcuoglu,

Öylesine demokratsınız ve özgürlükçüsünüz ki 2 Aralık yazınızda -karşı karşıya getirmek için olmalı- Türklerle -lâzları, Çerkezleri, Fellahları.... değil de- Kürkleri yan yana getiriyorsunuz. Ancak hakkınızı da yememek gerek: Alanya örneğinizde size tümüyle katılıyorum.

Bir de iki sorum var: İsviçre'de minare mi halk oyuna sunuldu yoksa İslâm mı?

İkincisi: Zamanın behrinden bu yana sinagog var, kilise var cami var, mescid var.... İlk cemevi hangi tarihte nerede inşa edildi?

Saygılarımla.

Ekrem A.



Hiç yorum yok: