İstanbul Kitap Fuarı’nın bugün ikinci günü; TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nin tüm salonları çocuk, genç, kadın erkek, yaşlı, yüzleri aydınlık binlerce insanla dolup taşıyor. Kitapların sergilendiği, satışa sunulduğu salonlarla eşzamanlı olarak düzenlenen ARTİST – İstanbul Sanat Fuarı kapsamında sergilenen resim ve heykeller arasında durmamacasına bir koşuşturma gözlemleniyor.
Kitap fuarında yazarlar, yayınevleri, kitapseverler ve hayatın her alanından sivil toplum kuruluşları buluşurken, sanat fuarında ressamlar, heykeltıraşlar, sanat galerileri ve sanat kurumları bir araya geliyor.
Yıl içinde gerçekleştirilen çeşitli caz, klasik müzik, tiyatro festivalleriyle, bienalle, müze sergileriyle, pop ve Türk müziği konserleriyle giderek bir kültür metropolüne dönüşen İstanbul, kitap ve sanat fuarlarıyla daha da renklenip zenginleşiyor.
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi kısır siyasal çekişmelerden, sonu gelmez tartışmalardan, toplumu karamsarlığa sürükleyen günlük haberlerden bunalan insanlara dokuz gün boyunca soluklanma ve dünyaya aslında olması yerden bakma olanağı sağlıyor.
***
Görevim gereği fuar boyunca kitabın ve sanatın sevenleriyle buluştuğu bu renkli ortamda bulunacağım. Bu açıdan bakıldığında mutluyum, fakat öte yandan içimde bir burukluk, bir hüzün var. Bu yıl bir daha dönmemecesine aramızdan ayrılan yazar dostların sayısı o kadar çok ki… Orhan Duru, Kemal Özer, Nezihe Meriç, Demirtaş Ceyhun, Nezihe Araz gidişleriyle bizi öksüzleştirdiler.
Yaşam bir süreklilik; bu süreklilik içinde zaman en derin acıları bile hafifletiyor, ruhumuzda açılan yaraları kapatıyor. Yoksa yaşadığımız acıların üzerine gelen yenilerini nasıl taşıyabilirdik ki?
Ölüm hayatın bir parçasıdır; kabul. Giden bir daha geri gelmeyecektir; o da tamam.
Ama ya yaşarken aramızdan koparılanlar?
***
Bu fuarda Cumhuriyet Kitapları standının önünden her geçtiğimde gözlerim Mustafa Balbay’ı arıyor, son günün akşamına kadar da arayacak.
Mustafa Balbay 50. yaşının arifesinde, mesleğinin en verimli çağında acar bir gazeteci, üretken bir yazar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş ve kuruluş felsefesine gönülden bağlı bir devrimci aydın. Yayımlanmış 18 kitabı var.
Geçmiş yıllardaki fuar günlerini canlandırıyorum gözlerimde, onun kitaplarını imzaladığı masanın önünde oluşan uzun okur kuyruklarını, konuşma yaptığı geniş salonları ağzına kadar dolduran cumhuriyetçi insan kalabalıklarını.
Mustafa Balbay tam 241 gündür tutuklu, yavruları, eşi, yakınları, meslektaşları, okurları, hiçbirimiz onu niçin aramızdan çekip aldıklarını bilmeden özgürlüğüne kavuşacağı günü bekliyoruz. Tutuklanma nedeni olarak tuttuğu günlükler gösteriliyor, oysa günlük tutmanın, hem de yüksek rütbeli subayların tuttukları darbe günlüklerinin bir kovuşturma, tutuklama nedeni olmadığını somut örneklerden biliyoruz. Bunu bilmek, içimizdeki özlemi, hüznü giderek şiddetlenen, içimizi kasıp kavuran bir öfkeye dönüştürüyor.
Dile kolay, 241 gün!
***
Günlere yeni günler eklendikçe gözümde canlanan o eski fuar günlerine ilişkin görüntüler, o uzun kuyruklar, o coşkulu kalabalıklar daha bir anlam kazanıyor.
O insan kuyruklarından, o kalabalıklardan korkuyorlar, diye düşünüyorum.
Korksunlar diyorum, korkularının ecellerine yararı olmayacak. Gün gelecek, devran dönecek. O çıkacak, yine yazacak. İçimdeki burukluk, öfke umutla dengeleniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder