6 Aralık 2010 Pazartesi

KATİL ÇOCUK MASALI - 27.10.2010

Masalı biliyorsunuz, ama yine de belleğimizi tazeleyelim. O, küçücük bir çocuktu, ufacıktı. Top oynadı acıktı / Yerde buldu bir erik, / Kaptı bir alageyik. / Geyik kaçtı ormana, / Bindi bir akdoğana. / Doğan yolu şaşırdı, / Kaf Dağından aşırdı.” Serüveni böyle başlar katil çocukun.

Gel zaman git zaman kendini bir çölde bulur; dağdan yürür, kırdan gider, bir Dünya Güzelinin elinden sırlı elmayı yiyip gizli dünyayı görür. Geceler gündüz olur, çevresini aksakallı cüceler sarar, korkunç devler hortlar, cinler cirit oynar. Kesik başlar yürür saçlarını sürüyerek. Yüreği güm güm atar korkudan. Derken, bir de bakar ki başlarında çiçeklerle karşısında melekler... İçi ferahlar, sevinir. Kılıcını çıkartır, perileri kurtarır. Ne var ki, kurtardığı periler, adım adım geriler, kanatlarını açarlar, selam verir kaçarlar. Şaşırır çocuk, yola koyulur. Az gider uz gider, dolaşır, bir kapısı açık, öbürü kapalı Altın Köşke ulaşır. Şaşkınlıktan henüz kurtulamamıştır, açık kapı yerine kapalı kapıyı açar, açık kapıyı da kapatır. İçeri girer, bir atın önünde et, bir itin önünde de ot olduğunu görür. Hayvanlar açlıktan ağlaşmaktadır. Kollarını sıvar otu ata, eti de ite yedirir.

Bir odayı açar; oda elmastandır. İçeride bir dev uyumaktadır. Kılıcına davranıp başını keser devin, sonra da kesik başlı deve, Ey dev! diye sorar, Nerede dünya güzeli? Dev, Elinde eli! diye yanıtlar. Döner, bakar çocuk. Bir Kırgız elbiseli güzel kız yanında durmaktadır. Canında şimşek çakar. Kız güler ve der ki: Türk Beyi, tanıdın mı geyiği? / Kimse beni bu devden, alamazdı ancak sen, / Kaya deldin, dağ yardın,/ Geldin, beni kurtardın. Sevincinden ağlar çocuk. Sen, “Turan Meleği, / Türkün yüce dileği! / Yüz milyon Türk bu anda / Seni bekler Turanda.

El ele Turana doğru yola çıkarlar.

***

Yıllar geçer çocuk doğduğu yurduna, Trabzona geri döner; kentin mahalle kahvelerinde kendi gibi özbeöz Türk olan, damarlarında katıksız Türk kanı dolaşan arkadaşlar edinir. Bilardoya ara verip istekalarını duvara astıklarında memleket meselelerini konuşurlar. Vatanın, memleketin düşmanlarını ad ad belleyip onlara lanet okurlar. Ne var ki lanet okumakla düşmanlar yok edilemez. Başka şeyler yapmak gerekir; canlarını almak gibi örneğin. Bu başka şeylere aklı yatar çocuğun. Ben diye öne atılır. Hayallerini gerçeğe dönüştürmenin günü gelmiştir. Kimler olduğu bugüne kadar öğrenilemeyen, güçlü olasılıkla öğrenilmesi de istenmeyen birileri eline bir silah tutuştururlar. İstanbula doğru yola çıkar.

Onun yola çıkış nedenini Trabzonun ve İstanbulun jandarması, polisi, Mısırdaki Sağır Sultan ile birlikte herkes duymuştur. Ne hikmetse hiçbir önlem alınmaz. Çocuk, elini kolunu sallayarak gider kendisine söylenen yer ve saatte Hrant Dinki vurur. Hrant, kanlar içinde kaldırıma düşer, yüreğinin ve beyninin ak ışıltısını yansıtan gözleri kapanırken, katil çocuk koşar adım uzaklaşır olay yerinden. Takvim, 19 Ocak 2007yi, saat 15.00i göstermektedir.

Katil çocuk çok geçmeden babasının ihbarı üzerine yakalanır. Elinde Türk bayrağı, yanında üniformalı jandarmalarla basına fotoğraf pozları verir. Elmas Odada uyuyan devin başını kesen, Turanın masal kahramanı muamelesi yapılır katil çocuka. Dava başlar, sürer, sürer, sürer... Ve bu hafta mahkeme, cinayeti işlediğinde henüz 18ini doldurmadığından dosyasının Çocuk Mahkemesine devrine karar verir. Bu arada 20sini aşmıştır katil çocuk. Yasa, yasadır deniyor. Büyük olasılıkla dava sona erdiğinde Fatih Sultan Mehmetin İstanbulu fethettiği yaş olan 23ü çoktan aşmış olacaktır. Dava elbet bir gün sona erecek, alacağı cezaya 5 yıl çocuk indirimi uygulanacak, tutukluluk süresi de cezasından düşürüleceğinden hükümlü olarak hiç yatmadan çıkacaktır cezaevinden. Hukuk, hukuktur deniyor. Bu mu hukuk?

***

Hakkâri sokaklarında zırhlı polis araçlarına taş atan 13-14 yaşındaki çocuklar için düşünülüp çıkartılan yasa, demek ki artık taammüden cinayet işleyen soğukkanlı katiller için de uygulanacak. Bir kâbus görüyoruz sanki. Uyanalım istiyoruz, uyanamıyoruz.

Gerçekle masal birbirine karışıyor. Ayıramıyoruz.

Hiç yorum yok: