Sevgili dostum Ataol Behramoğlu dünkü yazısında, “Ülkemizde yaşanmakta olan her şey kötü mü?” diye sorduktan sonra, “değil kuşkusuz” diyerek kendisi yanıtlıyordu sorusunu.
Ona katılıyorum. Aşağıdaki sözlerine de...
“Son günlerde olan ve olabilecek en iyi şey, 3 Kasım tarihli ilk ‘Onuncu Köy’ünde, İlhan Selçuk için sevgi satırlarıyla örülmüş, akıl ve duyguyla işlenmiş ilk yazısıyla, hepimizin gönüllerindeki yerini daha da güçlendiren Bekir Coşkun’un ‘Cumhuriyet’ ailesine katılması oldu. Demokrasi için yürüyüşümüz şimdi daha güçlü ve uzun soluklu olacak...”
***
Bu akşam sona erecek olan 29. İstanbul Kitap Fuarı’nın son yıllardaki ziyaretçi sayısı 320 ile 350 bin arasında değişiyordu. Bu yıl ise bizleri daha ilk iki günde şaşırtan bir gelişme oldu; bu sayıda önemli bir artış gözlemledik. Bu akşam fuarın kapıları kapanırken ziyaretçi sayısı tam ne kadar olur bilemiyorum ama mutlaka 400 binin üzerinde olacak.
Bu artışın ardındaki nedenler nedir, bunu araştıracağız. Fakat ne olursa olsun bu, ülkemiz adına, ülkemizin geleceği adına olumlu bir gelişmedir.
Kitap fuarlarına gelmek, kitapları incelemek, kitap satın almak insanların bilgilenme, öğrenme gereksiniminin bir yansımasıdır. Uzun yıllardır edindiğimiz deneyimler bize bu gereksinimin toplumdaki “arayış” eğilimlerinin artmasına bağlı olarak yoğunlaştığını gösteriyor. Her “arayış”ın temelinde ise belli bir durumdan kurtulma, çıkma, durumu değiştirme-dönüştürme arzusu yatar. Durum bir bunalıma dönüştüğü ölçüde de bu arzu giderek güçlenir. Sanırım, kitap fuarındaki olağanüstü ziyaretçi artışını insanlarımızdaki söz konusu arzunun güçlenmesiyle de ilişkilendirebiliriz.
***
Toplumumuz mutlaka kendisini sıkıştıran, acıtan, kanatan siyasal kıskaçtan kurtulmanın yollarını bulacaktır. İktidar sahipleri ne kadar uğraşsalar, ne kadar didinseler de toplumun kurtuluşu mutlaka gerçekleşecektir. İnsanlarımız beslendikleri yalanlardan artık kusma noktasına gelmiştir.
12 Eylül referandumu öncesinde iktidar sözcüleri tarafından söylenip sonrasında unutulan örneklerden yalnızca ikisi bile gelinen noktayı göstermek için yeterlidir.
İlki, “taş atan çocuklar”a ilişkindir. AKP iktidarının demokratikleşme sözünün bir parçası olan bu konuda verilen sözler tutulmamıştır. Taş attıkları için tutuklanmış, hüküm giymiş ya da yargılanmakta olan çocukların yarıdan fazlası hâlâ içeridedir.
İkincisi, referandum öncesi topluma 12 Eylül 1980 darbesi suçlularının yargı önüne çıkarılacağı sözü verilmiştir. Baş suçlu Kenan Evren’in, simgesel olarak bile yargı önüne çıkarılmaması bir yana 2011 yılı bütçesiyle maaşı 11.400 TL’den 12.300 TL’ye çıkartılmıştır. Bırakalım yargılanmasını, İstanbul-Kızıltoprak’taki “Kenan Evren Lisesi”nin adı bile değiştirilmemiştir.
Toplumumuz, çok şükür, binlercesi sayılabilecek bu yalanları göremeyecek kadar ahmak, salak, kör değildir.
***
Yine kitap fuarına dönerek yazımı bir teşekkürle sonlandırmak istiyorum. İstanbul Kitap Fuarı’nın bugünlere gelmesinde fuara desteğini hiç esirgemeyen yazılı ve görsel basının önemli katkısı vardır. Özellikle televizyonların fuar özel programları ve gazetelerimizin yayımladıkları kitap eklerinin rolleri çok büyüktür.
Kitap eki deyince gazetemiz Cumhuriyet’i anmadan geçemeyeceğim. Cumhuriyet, 1984 yılından itibaren kitap fuarları süresince okurlarımıza kitap eki vermeye başlayarak bu konuda da yazılı medyaya bir örnek oluşturdu. Fikir babası Okay Gönensin’di. Mürşit Balabanlılar ve Turhan Günay’ın çabalarıyla önceleri “Fuar Eki”, sonra “Çerçeve”, daha sonra da “Cumhuriyet Kitap” olarak bugüne kadar geldi.
Emeği geçen herkese teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder