Aradan uzun yıllar geçti, tam anımsayamıyorum, ama onu ilk gördüğüm o akşam gün gibi belleğimde. Gurbetçilerimizin yoğun yaşadıkları bir sanayi kenti olan Duisburg’da düzenlenen bir “özlem” günündeydik. Türkiye’ye dönemediğimiz, dönülemeyen o sürgün yıllarında Türkiye’den gelen her aydın, hele “bizden biri” ise, hepimizde bir coşku yaratırdı. Mutlaka bir yerde bir söyleşi düzenlenir, anlattıkları can kulağıyla dinlendikten sonra akşamında hep birlikte eğlenilirdi.
O da “bizden biri” idi. 12 Eylül sonrasında Türk hukuk tarihine “yüz kızartıcı örneklerden biri” olarak geçen ve beraatle sonuçlanan Türkiye Barış Derneği Davası’nda “bilimleri kendilerinden menkul” üç “bilm adamının” Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Erol Cihan ve (o zaman asistan) Şükrü Alpaslan’ın verdikleri bilirkişi raporuyla haklarında TCK’nun 141. maddesinden dava açılan ve tutuklanan 44 aydının arasında yer almıştı.
***
Fakat ben onu çok daha önceden, evimizin vazgeçilmezi olan Cumhuriyet’te yazmaya başladığı 1966 yılından beri tanıyordum. 23 yaşında devrimci bir genç için öbür Cumhuriyet yazarları gibi o da benim için bir “idol”, “bir örnek figür” idi. Gün gelip de kendimin de aynı gazetede yazacağımı aklıma bile getirmediğim o yıllarda ilerideki yaşamımda bana çok yararı olacak bilgiler kapmıştım ondan. Belki tıp doktoru olmasından gelen insana, özellikle de gençlere yönelik “öğüt veren”, “yol gösteren” bilgece bir yan vardı yazılarında.
Yıllar önceki o Duisburg söyleşisinde bende iyi bir yazar olmasının yanısıra profesyonel bir retorik uzmanı, bir davranış psikologu olduğu izlemini bırakmıştı. Ayakta, hareket ederek, yürüyerek, izleyicilerin arasında dolaşarak, onlarla göz iletişimi kurarak konuşuyor, anlattıklarını dinletiyordu. Tatlı bir dili vardı. Hayranlıkla dinlemiştim.
Akşamında ise bir başkaydı; iki elinde meşaleleştirdiği kâğıt peçetelerle coşkulu bir “ateş dansı” başlattığını, herkesin ayağa kalkarak dansa katıldığını, hepimizin o şenlikli akşamda sürgünlük hüznünden bir süreliğine de olsa sıyrıldığımızı bugünmüşçesine anımsıyorum.
***
Koltuğunun altına birden fazla karpuz sıkıştırmayı başaran ender insanlardandır Erdal Atabek.
Beş Yıllık Kalkınma Planlarında Özel İhtisas Komisyonu başkan ve üyelikleri, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Bakanlığı ilk müsteşarlığı, Aile Okulları kurucu,yönetici ve eğitmenliği; Almanya, İsveç, Danimarka, Hollanda gibi dış ülkelerde aile, gençlik, kültür konferansları, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde 'İletişim Eğitmenliği’, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 'Sosyal Psikoloji Öğretim Görevi' benim bildiklerimdir.
Ve kitaplar…
Alkol ve İnsan, İnsan Sıcağı, Sözüm Sanadır, Kışkırtılmış Erkeklik-Bastırılmış Kadınlık, Kuşatılmış Gençlik, Gençlik Duvarları Yıkıyor, Kırmızı Işıkta Yürümek, Cinsellikten İkmale Kalmak, Kendi Yurdunda Sürgünsün, Belki de Sensin, Hayatımız ve Değerlerimiz, Bizim Duygusal Zekamız, Çocuklar Büyükler ve Tavşanlar, Erken Büyüyen Çocuklar, Modern Dünyada Değişen Değerler ve Gençlik, Sıpa Koleje Gidiyor, Dürüstlük Sevgili Çocuğum.
Daha ne olsun?
***
Seninle aynı çatı altında bulunmak, aynı yolda yürümek, seninle insana, topluma, Türkiye’ye, dünyaya ilişkin özlemleri paylaşmak büyük bir onur Erdal Ağabey, iyi ki varsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder