23 Mart 2010 Salı

TBMM’DEN GÖRÜNTÜLER - 07.02.2010




Olay,TBMM Genel Kurulunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’le ilgili olarak verilen gensoru önergesinin tartışılması sırasında çıkmıştı. Görünürdeki neden Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili Osman Durmuş’un sözleriydi. Önerge sahibi olarak konuşan eski Sağlık Bakanı Durmuş, konuşmasının bir yerinde Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarına dönerek, “Hele beyaz önlüklüler yok mu? Nejat Uygur'u ziyaret etmek isteyen hanımefendiye, 'Gülhane'ye gelmeyin' demişler. Sizi beyaz önlüklüler sizi, 3-5 kuruşu görünce kendinizi ne sanıyorsunuz? Peygamber olarak anılan bir Başbakan'ın eşini nasıl kabul etmezsiniz. 3-5 kuruş paranıza mı güveniyorsunuz? Sizin muayenehanelerinizi kapatsın da bir görün,” deyince ortalık gerilmişti.


Yenilir yutulur türden sözler değildi bunlar.


AKP milletvekili Bekir Bozdağ’a göre ise Durmuş’un sözlerinin aslı astarı yoktu; “(Başbakan’a) ne AK Parti'nin içerisinden, ne AK Parti'ye gönül verenler içerisinden bugüne kadar 'peygamber' diyen çıkmıştı. Kınanması gerekenler başı örtülü diye bu ülkenin Başbakanı'nın eşini GATA'ya almayan zihniyeti kınamayanlardı.”



***



Oysa vardı. AKP Aydın eski İl Başkanı ve İl Genel Meclisi üyesi İsmail Hakkı Eser, 14 Kasım 2008 günü yaptığı bir konuşmada Başbakan'a bağlılığını belirttikten sonra “O bizim için adeta ikinci peygamber” demişti.


Bekir Bozdağ bunu gerçekten bilmiyor muydu, yoksa durum öyle gerektirdiğinden mi bilmezden gelmişti, bu soruları yanıtlayabilecek durumda değiliz.


Ne var ki Başbakan da Bozdağ’a destek çıkmıştı. Söz almış, önce, “Her şeyden önce arkadaşımız peygamberlik zincirinin bittiğini bilmiyor. Son peygamberin, peygamberimizle beraber son bulduğunu bilmiyor ve şecaat arz ederken sirkatin söylüyor. Önce izan sahibi olacaksın!” diyerek Osman Durmuş’a öğüt vermiş, sonra da “Susmayı öğren, önce susmayı öğren, dinlemeyi öğren. Kaldı ki benimle ilgili bu tür yakıştırmayı yapan siz, ayrıca eşime laf atamazsınız. Bu edepsizliktir, izansızlıktır, ahlaksızlıktır. Sen başörtülüler üzerinden oy toplamak isteyeceksin; eşimin başörtüsü sebebiyle... Eşimi başörtüsü sebebiyle GATA'ya sokmayanları müdafaa edecek kadar da izansızsın!” sözleriyle kendisine sataşan MHP milletvekillerini azarlamıştı.



***



Başbakan’in sözleri bir işaretti sanki. AKP milletvekilleri ayağa kalkmışlar, aralarındaki bakanlarla MHP sıralarına doğru yürümüşlerdi. İnsana ürküntü veren bir görüntüydü; küfürler havada uçuşurken ulusun temsilcileri tekme tokat birbirlerine giriyorlardı. Kavgada “en savaşçı” AKP’li olarak Sağlık Bakanı Recep Akdağ öne çıkmıştı. “Domuz gribi aşısı” nedeniyle Başbakan’la ters düşen Akdağ, yakası bir yanda, paçası başka bir yanda kalabalığı yararak atılan ilk yumruğun sahibi olabilmek için çırpınırken, gözleri Başbakan’ını arıyordu. Kavga onun için, onun “çizilen karizması” için veriliyordu çünkü.


Kavga kırılan iki gözlük, bir baygınlık, yüz çizikleri ve el-kol morarmalarıyla görece ucuz atlatıldı. Fakat güne son noktayı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, aynı zamanda da “TBMM’nin alkometresi” olarak bilinen Bülent Arınç TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu’nun odasını basarak koydu.


TBMM çatısı altında kavga, gürültü hiç kuşkusuz hoş değil, fakat bu olaylar olmasaydı Türk Silahlı Kuvveleri’nin “türban” konusundaki bakışının değişmekte olduğu nereden öğrenecektik? Yoksa Sayın Emine Erdoğan’ın türbanı nedeniyle GATA’ya hasta ziyaretine gidememesine ilişkin olarak Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, “Olmamalıydı, bugün olsaydı olmazdı!” anlamındaki sözlerini farklı yorumlamamız mı gerekiyor?


Ne dersiniz?





Hiç yorum yok: