Günlerdir dehşetle izliyoruz. Edirne’de arkadaşlarının “PKK’lıdırlar” sanısıyla uğradıkları saldırıyı protesto etmek isteyen bir grup genç kente sokulmuyor. Üç gün kent dışında otobüslerde bekledikten sonra bir bölümü bir olanak bulup Edirne’ye girmeyi başarıyor. Yapmak istedikleri Anayasa’ya göre her yurttaşın hakkı olan demokratik bir protesto eylemi; ama ellerindeki pankartları açar açmaz daha önce arkadaşlarına saldırmış olan “milliyetçi” kalabalık tarafından saldırıya uğruyorlar, linç edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar. Polis nedendir bilinmez, gelmesi gereken zamandan çok sonra geliyor.
Manisa’nın Selendi ilçesinde bir kahvehanede geçen “sigara içtin, içmedin” tartışması büyütülüyor, sayıları bini bulan “safkan” Türkler Roman yurttaşlarımızın evlerine, işyerlerine saldırıyorlar, kırıp döküyorlar, evleri, arabaları yakıyorlar. Tüm bunlar “Çingeneler defolun!” haykırışları altından gerçekleşiyor. Selendi’de onca suç işlenmiş, onca suç kanıtı ortada, elde kamera görüntüleri var, fakat tek bir gözaltı yok!
Medya kalabalık bir Roman grubunun Selendi’yi terk etmesini “Roman tehciri” olarak tanımlıyor.
Son haftalarda Türkiye’nin dört bir yanından gelen bu tür haberler sizi de ürkütmüyor mu, sevgili okurlar?
***
Komşuluk, karşılıklı saygı, sevecenlik, konukseverlik, dayanışma gibi duygu ve davranışlar bir zamanlar ülkemiz insanlarının başlıca gelenekleri arasındayken, şimdi bizim gibi olmayanı ötekileştiren, horlayan, dışlayan, ezen sevgisiz ve sevimsiz insanlar olduk.
Bunda hiç kuşkusuz yedi yıldır ülkeyi yöneten ve ele aldığı her konuyu yüzüne gözüne bulaştıran AKP iktidarının büyük payı vardır.
Adı önce “Kürt”, sonra “demokratik”, daha sonra da “milli birlik” olan “açılım” da bu yüzüne gözüne bulaştırışın tipik örneği değil midir? Sonuçta ne olmuştur, demokratikleşme sorununda belli bir mesafe alınacağı yerde sorun, Habur Kapısı’ndaki o abartılı gösterilerle birlikte daha da çözümsüzleşmiştir. Ülke genelinde Kürt yurttaşlarımızın demokratik istemlerine karşı bir tepki oluşmuş, çoğu insan PKK ile Kürt’ü özdeşleştirir olmuştur. Belli güç odakları bu tepkiyi kendi siyasal çıkarları doğrultusunda kullanmaya başlamışlar, Edine’de bir avuç fırsatçı, PKK ile hiçbir bağı olmayan bir solcu gruba “PKK’lılar dışarı!” diye saldırınca yanlarına bin kişi almayı başarabilmişlerdir.
***
Toplumun bu konudaki duyarlılığını istismar ederek her demokratik eylemi “PKK’lılaştırarak” boğmaya çalışmak çabasının sonunun çok kötüye varacağının herkesten önce iktidar tarafından bilinmesinde yarar vardır.
İstanbul’da 1 Mayıs gösterilerinde, Ankara’da Tekel işçilerinin eyleminde demokratik haklarını kullanan emekçilerin karşısına anında dikiliveren polis, Edirne’de uzunca bir süre olayları izlemekle yetinmiştir.
Selendi olayı da bir olumsuz gelişmelere bir örnektir. Eğer ülkemiz ve toplumumuz demokrasi ve insan haklarından bir nebze payını almışsa o ilçe halkının bir bölümü “istemiyor” diye o ilçede herkes gibi yaşama hakkı olan Roman yurttaşlarımız yerlerinden edilmemelidir. Bu, sonu karanlık bir sürecin başlangcı olur ki bu türden ırkçı dayatma ve yaptırımlara kesinlikle göz yumulmamalıdır.
21. yüzyıl Türkiye’si bu gibi görüntülere, uygulamalara layık değildir. Etnik nedenlerden ötürü tek bir yurttaşımızın bile haksızlığa uğraması tüm toplumumuzu yaralar, onurumuzu zedeler.
Anadolu ezelden beri bir Kavimler Kapısı, Türkiye de bir kardeş bahçesidir ve hep böyle kalması bizi ancak yüceltir.
(dkavukcuoglu@sueronline.com) (www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder