30 Eylül 2009 Çarşamba

İSTANBUL’UN DIŞLANMIŞLARI - 21.09.2009


Münevver Karabulut’un katil zanlısının 197 gün sonra yakalanması haklı olarak İstanbul’un yeni emniyet müdürü Sayın Hüseyin Çapkın’ın artı hanesine yazıldı. Hem bu olay hem de Sayın Çapkın’ın İstanbul’a atanmazdan önce görev yaptığı İzmir’de yürüttüğü başarılı çalışmalar İstanbulluların kendisinden beklentilerini güçlendiriyor.
Öte yandan yeni gelen her yüksek amirin çevresinde tanık olunduğu gibi Sayın Çapkın’ın alt kadrolarında gözle görülür bir gayretkeşlik rüzgarı estiriliyor. Bu rüzgardan yine öncelikle toplumun “dışlanmışları” etkileniyor.

Örneğin, son günlerde ve özellikle Beyoğlu ve Şişli çevresinde travesti ve transseksüeller üzerinde gözle görülür baskılar uygulanıyor. Bilmem ne kadar doğru, İstanbul emniyetinde yeni bir uygulama başlamış, polis “yakaladığı suçlu ve kestiği ceza başına puan” kazanıyormuş. Eğer doğruysa kolayca denetimden çıkabilecek bir uygulamadır.
Travesti ve transseksüel dernekleri de üzerlerinde uygulanan baskıların bu uygulama ile birlikte yoğunlaştığını ileri sürüyorlar.

***

İstanbul Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel ve Travestiler Sivil Toplum Girişimi’nden (LGBTT) Ebru K., “baskıların gündelik hayata yansıdığını” söylüyor, “artık sokağa çıkmaktan korkar olduk. Resmi polis varsa önünden geçmemeye çalışıyoruz. 37. Maddeden (Kabahatler Kanunu) ceza kesiyorlar,” diyor. Arkadaşlar ara sokaklardan alınıyor ama polis tutanakta ana caddenin adını yazıyormuş.
Demet D. de polislerin ceza yazarken “Yakında İstiklal Caddesi’ne bile çıkamayacaksınız,” dediğini iddia ederek, “Birçok arkadaşın psikolojisi bozulmaya başladı. Eve hapsolmuş durumdalar. Yolda yürümek, alışveriş yapmak kabahat mi? İki arkadaşa ceza kesmişler. Tutanağa da kadın kılığında dolaşan erkekler diye yazmışlar,” diyor.

Bu örnekler çoğaltılabilir.

***

Yeryüzünde hiçbir kentin nüfusu homojen değildir. İstanbul ise dünya kentleri arasında nüfus bileşimi açısından kozmopolit bir kenttir. Bu kentte her dilden, her ırktan, her dinden, her renkten, her cinsel tercihten insan bir arada yaşamaktadır.
Devletin yasalarına, toplumun genel ahlak kurallarına saygılı oldukları sürece her birey bu kentte özgürlüklerden, yurttaşlık haklarından eşit şekilde yararlanmalıdır.
Bir insana cinsel yapısı ya da cinsel tercihi nedeniyle baskı yapılması insan haklarına aykırı bir davranıştır, evrensel bir suçtur.
Demokrasi, toplumda azınlık olanların, toplumca aykırı görülenlerin hakları güvence altına alındığında gerçeğe dönüşür. Toplumun tüm bireylerini aynılaştırmayı amaçlayan bir rejim demokrasi olamaz.
Polisin ise toplumu biçimlendirmeye, “aykırı” bireyleri ayıklayarak “uslandırmaya” yönelik yaptırımlarının savunulacak bir yanı olmadığı gibi buna hak ve yetkileri de yoktur.
Umarız, Sayın Hüseyin Çapkın bu soruna da eğilir.

***

Bu bayram günü yazacak başka konu olup olmadığı sorulabilir, ama toplumun dışlanmış bir kesiminin hakkını bir bayram günü savunmak bir Cumhuriyet yazarından başka kimin aklına gelir ki?




Hiç yorum yok: