30 Eylül 2009 Çarşamba

GÖTEBORG’DAN MERHABA - 27.09.2009



Dört gündür Göteborg’dayım. 30 yıl yurtdışında yaşamışlığıma karşın bu İsveç’e ilk gelişim; The Economist’in dünyaca kabul gören derecelendirmesine göre yeryüzünün “en demokratik ülkesi” olan bu soğuk kuzey ülkesinin insanlarını gözlemliyorum. Güler yüzlü, birbirlerine saygılı insanlar. Göteborg çevresiyle birlikte 700 bin nüfuslu bir liman kenti, üniversite ve yüksek okullarında 60 binden fazla öğrenci okuyor, öğrenci sayısı, ortalama yaşam süresi açısından da dünyada ilk sıralarda yer alan İsveçlilerin sokak görüntüsünü yaş itibariyle aşağıya çekmiş. Buna karşın sessiz, dingin bir kent. Bir “büyükşehir” değil, fakat bir büyük şehrin insanlarına sunduğu hemen her şeyi burada bulmak olası.
İstanbul’dan birlikte geldiğim arkadaşlarıma, “Hiç kravatlı erkek gördünüz mü?” diye soruyorum. Kısa bir düşünme molasından sonra, “Görmedik,” diye yanıtlıyorlar sorumu. İlginç değil mi? Ne otelde, ne iş çıkışı saatinde sokakta, ne alışveriş merkezlerinde kravatlı bir erkeğe rastlanıyor. Erkekler ya spor yada klasik-spor giyinmişler, kadınlar da öyle; bu giyim tarzı insanlara daha rahat davranma özgürlüğü sağlıyor. Demek ki buranın insanlarında “Aman, ciddi giyinip kuşanayım da beni bir şey sansınlar!” yapaylığı yok. İnsanlar karşısındakinin ceket kravatına değil, giysilerinin içindekine bakıyorlar.
İsveç yeryüzünün hem en demokratik hem de en özgür ülkesi. Burada özgürlük denen o müthiş ayrıcalık, aynen demokrasi gibi evde, bebeklikte başlayıp hayatın tüm alanlarında bir ömür boyu sürüp gidiyor. En demokrat, en özgür, aynı zamanda da 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren belli ölçüde budanmış da olsa “sosyal refah toplumu” olma ayrıcalığı İsveç’te 1932 yılında iktidara geçen ve 40 yılı aşkın bir süre ülkeyi ve toplumu emek ekseninde yeniden yapılandıran sosyal demokrasinin eseri.

Köklü yapılar kolay yozlaştırılıp çökertilemiyor.

***

Burada bulunma nedenim 25. Göteborg Kitap Fuarı.
İsveçliler, Kuzey Avrupa’nın en büyük kitap etkinliği olan ve son yıllarda ziyaretçi sayısı 100 bini aşan kitap fuarları ile övünüyorlar. Fuar, kapladığı alan itibariyle TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen İstanbul Kitap Fuarı’nın dörtte biri büyüklüğünde, fakat katılımcı yayınevi, kurum ve kuruluş sayısı 900’ü buluyor. TÜYAP’ta ise bu sayı yeni yeni 600 rakamına yaklaşıyor. Bu da yayıncılık sektörünün sanayileşmesi açısından toplam nüfusu 24 milyon 542 bin olan İskandinav ülkeleri ile (İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya) 72 milyon nüfusa sahip Türkiye arasındaki farkı ortaya koyuyor.
Ziyaretçi profili açısından Göteborg Kitap Fuarı’nın bir özelliği profesyonel ziyaretçiler dışında kalan ziyaretçi toplamında ilk sırada öğretmenlerin gelmesi. Yayınevleri ve kitapçılar İsveç toplumunda kitaba en meraklı kesimin öğretmenler olduğunu belirtiyorlar. Bizde ise istatistikler düzenli kitap okuyan öğretmenlerin toplam öğretmen sayısı içinde yüzde 10’u bile bulmadığını gösteriyor. Dilerim bu istatistikler yanlıştır yada ben yanlış okumuşumdur.

***

Beş gün süren Göteborg Kitap Fuarı gerek hem profesyonel ziyaretçilere hem de okurlara hizmet vermesi, gerekse uluslararası açılımının boyutları açısından dokuz gün süren İstanbul Kitap Fuarı ile benzerlikleri de var. Her iki fuarın yabancı katılımcıları neredeyse eşit sayıda ve iki fuar da önümüzdeki yıllarda uluslararası katılımı arttırma gayreti içindeler. Bu çerçevede İstanbul Kitap Fuarı bu yıl yeni bir uygulama başlatıyor; buna göre bu yıldan itibaren uluslararası katılımcılar, “Uluslararası Forum” adı altında kitaplarını kendileri için hazırlanan özel bir salonda sergileyecekler ve bu salon fuarın yalnızca ilk dört günü ziyarete açık olacak.
Ziyaretçi sayısı açısından Avrupa’nın en büyük kitap fuarı olan İstanbul Kitap Fuarı’na bu yıl katılan yabancı ülkelerin sayısının 30’u aştığını buraya bir not olarak düşüyorum.

Hiç yorum yok: