24 Ağustos 2009 Pazartesi

YÖK KARARI ÜZERİNE ÖRNEKLEMELER - 27.07.2009

Federal Almanya eski Şansölyesi (Başbakanı) Gerhard Schröder’i hepimiz tanıyoruz. Yoksul bir ailenin çocuğu olan 1944 doğumlu Schröder, bir panayır işçisi olan babası savaşta, Romanya cephesinde ölünce altı aylıkken yetim kalmış, evlere temizliğe giderek hayatını sürdüren annesi tarafından büyütülmüştür.

1951 – 1958 yılları arasında gittiği ilkokulu (Volksschule) bitirdikten sonra üç yıllık ticaret meslek okuluna (Berufsschule) girmiş, bu okuldaki öğrenimini 1961 yılında tamamlamıştır. 1962 yılında ortaokul (Realschule) diploması almak üzere devam ettiği akşam okulundan 1964 yılında mezun olmuştur. Hemen sonra lise (Gymnasium) diploması almak üzere yeni bir okula başlamış, iki yıllık bu okulu 1966 yılında tamamlayarak üniversiteye girmeye hak kazanmıştır.
1966 yılında Göttingen Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydolmuş, öğrenimini 1971 yılında “birinci devlet sınavını” (erste Staatsexamen) vererek tamamlamış, staj döneminden sonra “ikinci devlet sınavını” da (zweite Staatsexamen) vererek 1976 yılında avukatlığa başlamıştır. Görüldüğü gibi Gerhard Schröder’in üniversiteye başlama yaşı 22, avukatlığa başlama yaşı ise 32’dir.

***

Eğitiminin sağlığı ve sağlamlığı konusunda kimsenin kuşku duymadığı Almanya’da bugün ilkokul eyaletlere göre 9-10 yıl, ortaokul 10-11 yıl, meslek okulları ilkokul ya da ortaokuldan sonra 2-3 yıldır. Bu okulların hiçbiri mezunlarına üniversiteye gitme hakkı vermemekle birlikte üniversite yolu başarılı ve kararlı öğrencilere açıktır.

Örneğin, Hamburg Eyaletinde bir öğrenci önce 11 yıllık ortaokulu, sonra da 3 yıllık elektronik meslek okulunu tamamlamış, fakat “mühendis” olmak istiyor. Elektronik mesleğinde en az üç yıl çalışmış olmak koşuluyla 3 yıllık (6 sömestre) Elektronik Meslek Yüksek Okulu’na gidebilir. Fakat bu ona yetmiyor, “yüksek mühendis” olmak istiyor, bu durumda elindeki diplomasıyla 5 yıllık bir Yüksek Okula ya da Üniversiteye devam etmek ve bazı derslerden muaf tutulduğu bu yüksek öğrenim kurumunu başarıyla tamamlamak zorundadır.

Bu zorlu ve uzun sürecin adı “ikinci eğitim yolu”dur (zweiter Bildungsweg). Kıta Avrupa’sında kimse kimseye haybeden, - başka bir sözcük bulamadım-, üniversite diploması vermez. Öğrenci ya klasik lise eğitimi görmüş ya da bu zorlu ve uzun süreci arkasında bırakmış olacaktır. Böyle bakıldığında Almanya’da klasik lise eğitimi (13 yıl) sonrasında elektronik okumuş bir Yüksek Mühendisin mesleğe başlama yaşı en az 25, ikinci yolu izlemiş olanın yaşı ise en az 32 olacaktır.
***

İmamdan yargıç, doğramacıdan jeofizikçi, kaportacıdan uzak yol kaptanı üretmeye çalışmak gibi bir garabete hiçbir sanayileşmiş, uygar Avrupa ülkesinde rastlamak olası değildir. Bizim F tipi liberallerin tutturdukları “fırsat eşitliği” teranesi de, ikide bir ortaya attıkları “işçilerse işçi mi kalsınlar” sorusu da şabalaklıktan öteye bir anlam taşımamaktadır.
Türkiye bu noktaya basiretsiz, bilgisiz, donanımsız fakat sapına kadar muhteris politikacılar tarafından getirilmiştir. AKP durumu daha da beterleştirmektedir.
1974 yılında dönemin Cumhuriyet Halk Partili Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ’ın idam fermanıyla yaşamlarına son verilen Sanat Enstitülerini anımsıyor musunuz? Haydarpaşa, Sultanahmet, Tophane vd Sanat Enstitülerini… Avrupa’da örnek gösterilen meslek eğitim kurumlarıydı. 1960’lı yılların başında önde gelen Alman şirketlerinin temsilcileri bu okulların mezunlarını kapabilmek için Tophane’deki İşçi Bulma Kurumu’nun (Alman İrtibat Bürosunun) kapısında kuyruğa girerlerdi. O zamanlar İmam Hatip Okulları da sorun oluşturmazdı, mezunlarından isteyen Yüksek İslam Enstitüsü’ne gider, bitiren İlahiyat Fakültesine devam ederdi. Sanat enstitüsü mezunlarına ise iki yıllık Tekniker Okullarının, bu okulların mezunlarına mühendislik (Yıldız Mühendislik, Maçka Mühendislik gibi) okullarının, bu okulların mezunlarına da Teknik Üniversitenin yolları açıktı.
Herkes Mersin’e giderken biz nasıl da tersine gitmişiz, değil mi?

Hiç yorum yok: