24 Ağustos 2009 Pazartesi

ÇEŞİTLEMELER - 22.07.2009


Silivri’deki ikinci “Er, gene kon!” davasının duruşmaları başladı. Birçok sanık avukatı duruşmaları yöneten yargıç Sedat Sami Haşıloğlu’ya itiraz ettiler. Haşıloğlu’nun sanıkların tutuklanmasına karar veren hakim olarak duruşmaları yönetiyor olması hukuka uygun bulunmuyor. Fakat beni bunun kadar Haşıloğlu’nun ailesine ait dört ayrı İslami vakfın üyesi olduğunun söylenmesi ilgilendiriyor. Anlaşılan sayın yargıç mütedeyyin bir şahsiyet olmanın yanı sıra dinine son derece angaje bir insan. Yoksa kaç Müslüman aynı zamanda dört İslami vakfa üye olur ki?
Ülkemiz için yeni bir durumla karşı karşıyayız; ne diyelim, hayırlara vesile olur inşallah!

***

“Er, gene kon!” davalarının çok ilginç yanları var. Tutuklanıp bir süre sonra salıverilen sanıklarda yol açtığı “ani” davranış değişiklikleri gibi. Tutuklanmazdan önce esip gürleyen kimi sanıklar salıverilince dut yemiş bülbüle dönüyorlar. İnsan, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’ün, araştırmacı Erhan Göksel’in, Profesör Dr. Yalçın Küçük’ün o heyecan verici delişmen hallerini özlüyor.
Bazen düşünüyorum da acaba onlar özgür istençleriyle dut yemiş bülbüllere dönmüyorlar da döndürülüyorlar mı diye? Bir korku mu söz konusu olan? İnsanın aklına bin bir türlü olasılık geliyor; biri bile doğru olsa o zaman vah halimize…
***

Halimizin vahameti doğal ki korku olasılıklarıyla sınırlı değil. En muhalif üç televizyon kanalının üçünün de sahiplerinin içeriye alınmaları gibi bir durumu yakın tarihimizde ilk kez yaşıyoruz. Yumurtaya can veren ulu Tanrı’m kim bilir bize daha neler gösterecek?
Yaşayıp göreceğiz.
***

AKP içinde TBMM’ne yeni bir başkan seçme telaşı Ankara milletvekili Salih Kapusuz’un adaylığını açıklamasıyla durulur gibi oldu. Kapusuz, kaç dönemin milletvekili ve sakalı sünnetli inançlı bir Müslüman. Kendisine saygım bakidir ama Sayın Köksal Toptan alınmasın, o Robert Mitchum modeli saçları, her zaman sinekkaydı tıraşı ve hepsinden daha önemlisi türban tanımaz eşiyle AKP’li bir TBMM başkanlığına hiç yakışmıyordu.
Dilerim, Sayın Kapusuz o yüce makama seçilir de biz de el âlemin gâvurlarının, “Aaa, bu hanımın başı niye açık?” gibisinden tuhaf sorularıyla karşılaşmayız. Nihayet tüm cihan bilir ki Türkiye’nin devlet ricali erkekleri ve kadınlarıyla hak yolundadır.

***

Son zamanlarda neo-liberal tayfada yadırgatıcı bir sessizlik gözlemliyorum. Cerbeze yitimi gibi bir hastalıktan mustaripler sanki. Eskiden ne güzeldi, yeni bir davayla birlikte gizli servislerin istihbaratıyla bilgilere/belgelere boğulurlar, yazı üstüne yazı döşenirlerdi. Alıştıkları servisin kesildiğini pek sanmıyorum. Herhalde, dört elle sarıldıkları, dünyayı ayağa kaldırdıkları, orijinali ara tara bir türlü bulunamayan o dehşetengiz “imha planı” fotokopisinin fosluğunu henüz sindirememiş olmalılar.
Kolay değil tabii, önce “İşte buldum!” diye şarlayacaksın, sonra pusup oturacaksın.

***

Dün Vedat Okyar’ı uğurladık. İyi bir futbolcu, iyi bir spor/futbol yazarıydı. Erdemli bir insandı. Bir Galatasaraylı olarak tüm Beşiktaşlı dostlarıma, okurlarıma ve tüm futbolseverlere baş sağlığı diliyorum.
Işıklar içinde yatsın.




Hiç yorum yok: