Bir köşe yazarı için hep aynı şeyleri yazmak kadar sıkıcı bir şey yok. Ama ne yapalım ki Türkiye böyle bir ülke; ortaya çıkan herhangi bir sorun giderek büyüyor, büyüdükçe karmaşıklaşıp yumaklaşıyor, sonunda çözülemez bir duruma geliyor. Ermenistan’la ilişkiler, Kıbrıs ve Kürt sorunları bunların tipik örnekleri.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) konusu da bu doğrultuda gelişiyor. En çözülebilir sorunları bile çözümsüzleştirmekte doğrusu pek mahir insanlarız. Bu maharette cehaletimizin de hiç kuşkusuz büyük payı var. Örneğin, HSYK’nin oluşumu ve başkanlığına ilişkin söylenenler tam anlamıyla birer cehalet ürünü. Biri çıkıyor, “tüm gelişmiş ülkelerde benzer kurulların üyelerini parlamento belirliyor” diyor. Bir diğeri, “Adalet Bakanı’nın her yerde bu kurula başkanlık ettiğini” söylüyor. Bir başkasına göre, “Adalet Bakanı’nın kurul başkanlığı hiçbir ülkede söz konusu değil” diyor.
Hiçbiri konuyu inceleme çabası göstermemiş, tümü de işkembeden atıyor, birbirlerini palavralarla mat etmeye çalışıyorlar. Üstelik bunu televizyon ekranlarında yapıyorlar, halk da işin eğrisi nedir, doğrusu nedir bilmeden bunları izliyor. Bize ise sıkılsak da, bunalsak da yazmak, yanlışları düzeltmek düşüyor.
***
HSYK benzeri kurulların oluşumuyla ilgili olarak Avrupa ülkelerinden birkaç örnek verelim:
İspanya’da “Consejo General” adı verilen, Başkanlığını Yargıtay Başkanı’nın yaptığı 21 kişilik kurulun tüm üyeleri beş yıllık görev süresi için Senato ve Meclis tarafından belirleniyor. Senatör ve milletvekilleri 4’er avukat ve/veya hukukçu ile 6’şar yargıç seçiyorlar. Böylece yargıçlar kurulda mutlak çoğunluğa sahip oluyorlar. Yargıç dernekleri parlamentodaki parti gruplarına önerilerini sunuyorlar. Kurul üyelerinin seçimi için Senato ve Meclis’te “nitelikli çoğunluk” (yüzde 60) gerekiyor.
Portekiz’de “Conselho Superior da Magistratura” olarak adlandırılan ve Yargıtay Başkanı’nın başkanlık ettiği kurul 17 üyeden oluşuyor. Bunlardan 7’sini parlamento partilerin temsil oranına göre kendi içinden, 2’sini cumhurbaşkanı yargıçlardan ve 7’sini de yargıçlar kendi aralarından seçiyor.
Kurulun Belçika’daki adı “Conseil Supérieur de la Justice/Hoge Raad voor de Justitie”. 22 Flaman ve 22 Valon kökenli 44 üyeden ve iki daireden oluşuyor. Her iki dairede de üyelerin yarısını yargıç ve savcılar kendi aralarından, diğer yarısını ise Senato hukuk uzmanları arasından seçiyor.
Bu ülkelerdeki kurulların temel görevleri terfiler ve atamalar iken aşağıdaki örneklerde gösterilen ülkelerde bu kurullar ağırlıklı olarak bütçe planlamasında ve idari konularda etken rol oynuyorlar.
İsveç’teki “Domstolsverket” 2’si 1. derecede Mahkeme Başkanı, 2’si 2. derecede Mahkeme Başkanı olmak üzere 4 yargıçtan, 2 parlamento üyesinden, 1 avukattan ve 2 sendikacıdan oluşuyor.
Danimarka’daki “Domstolsstyrelsen”, çeşitli kademelerde görev yapan 5 yargıç, 1 yargıç yardımcısı, 2 yargı memuru, 1 avukat ile 2 idari görev uzmanı üyeden oluşuyor ve bu üyelerin tümü Adalet Bakanı tarafından belirleniyor.
Hollanda’daki “Hukuk Konseyi” ilgili yasada “yargı görevi olmayan hukuk organı” olarak tanımlanıyor ve ağırlıklı olarak bütçe planlaması, adalet yapılarının bakımı, teknolojik donanım vb. konularda danışmanlık görevi yapıyor. 3’ü yargıç, 2’si ilgili mesleklerden olan 5 kişilik kurulun üyelerini altı yıllığına Adalet Bakanı belirliyor.
***
Görüldüğü gibi diğer ülkelerdeki HSYK benzeri kurulların işlevleri de, oluşumları da, seçim yöntemleri de farklı. Örneklerini verdiğimiz ülkelerde de, öbür Avrupa ülkelerinde de Adalet Bakanı’na bizdeki ölçüde hak ve yetki tanınmıyor. Örneğin, İtalya’da “Consiglio Superiore della Magistratura”ya cumhurbaşkanı başkanlık ediyor. Adalet Bakanı ise üye değil, ancak açıklama yapmak üzere toplantılara katılabiliyor, fakat görüşmelere katılamıyor.
Kısacası, televizyon kanallarında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup laf üreten sözde uzmanların sözlerinin hiçbir değeri bulunmuyor. Onlar yalan yanlış konuşuyor, bize de her seferinde düzeltmek düşüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder