Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş.
Keyfi yerinde olan şeytan, sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineği sağan genç bir kadını izlemeye başlamış.
Şeytan, kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı bu, az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış. Debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşemiş ve sonunda yular hepten çözülmüş. Koşarak annesini emmeye giden buzağı, süt kovasına çarpmış ve bütün sütler yere dökülmüş. Sağdığı süt ziyan olunca siniri tepesine çıkan genç kadının, eline geçirdiği bir odunu buzağının kafasına vurmasıyla yavru kan içinde yere yıkılmış. Yavrusuna saldırılmasına kayıtsız kalmayan inek bir tekmede kadını yere serip öldürmüş.
Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin gelinini öldürdüğünü görüp, elindeki tüfekle ateş ederek ineği öldürmüş.
Silah sesini duyan koca koşup gelmiş. Karısını yerde cansız yatar, babasını da elinde tüfekle görünce, belinden silahını çekip, tek atışta babasını vurmuş.
Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam bu kadar acıya dayanamayacağını düşünüp bir kurşun da kendi kafasına sıkmış.
Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan, “bu felaketi de bana yüklerler şimdi” demiş, “oysa buzağının ipini gevşetmekten başka ne yaptım ki ben?”
***
Gazetemizin Milas muhabiri, arkadaşımız Olcay Akdeniz’in gönderdiği bu fıkradaki şeytanın sözleri düşündürdü beni. Bir an eskilere, 1982 Anayasası’nın ve darbe lideri Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığının halkın yüzde 92’si tarafından onaylandığı günlere gittim.
O günlerde “evet” oyu verenler, tercihlerinin haklılığını bin bir neden göstererek gerekçelendiriyorlardı. Aradan çok zaman geçmedi, 12 Eylül faşizminin uygulamaları, işkenceler, zindanlar, sürgünler, ölümler; yüzbinlerce insanın çektiği acılar ayyuka çıkmaya başlayınca verilen “evet” oyları verilmeyen “hayır” oylarına dönüştü. Hele yeni onaylanan yeni anayasadan kaynaklanan faşizan uygulamalarla ülke karanlığa sürüklendikçe ortada “Ben o anayasaya ‘evet’ dedim!” diyen hemen hiçbir babayiğit kalmadı.
***
Bir hafta önce 26 maddelik anayasa değişikliği paketi halkoyuna sunuldu; seçmenlerin yüzde 58’si AKP iktidarı tarafından önerilen değişikliğe “evet” dedi. Madem “demokrasi” diyoruz, öyleyse çoğunluk tercihi karşısında boynumuz kıldan ince; fakat bu bizim eleştiri hakkımızı ortadan kaldırmıyor.
Ben, yüzde 58’lik çoğunluk tercihini AKP iktidarı adına “büyük başarı” olarak görenlerden değilim. Türkiye gibi yetişkin nüfusunun okulluluk/eğitim süresi ortalamasının beş yılın altında olduğu bir toplumda yapılan bu tür oylamalar seçmenlerin özistencini yansıtmaz. Okulsuz/eğitimsiz kitleler her türlü yönlendirmeye açıktır. “Ben odunu aday göstersem milletvekili seçtiririm!” sözleri eski başbakanlardan Adnan Menderes’indir. Bu, bir durum saptamasıdır ve aradan geçen elli yıl içinde Türkiye’nin geniş bölgelerinde bu durum değişmemiştir.
***
Burada sözüm eğitimsiz/okulsuz kitlelere değil, “Yetmez ama evet” diyen okumuş-yazmışlaradır. Dilerim, yarın bir gün, “Ben ne yaptım ki” diye sormak zorunda kalmazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder