15 Haziran 2009 Pazartesi

YURTSEVERLİK - 15.06.2009

“Yurtseverlik nedir?” sorusuna, “Yurdu her şeyiyle koşulsuz sevmektir,” biçiminde verebiliriz. Doğal ki bu sevme edimi “olumsuzu, kötüyü” içermez. Yurt, insanın doğumuyla başlayan yaşam sürecini geçirdiği ya da sonradan gönüllü olarak gelip yerleştiği yerdir. Bu tanıma göre Türkiye burada doğup yaşayan bir insanın olduğu kadar buraya göç edip yaşamını sürdüren insanın da yurdudur.

Yurt, sınırları belli bir toprak parçasıdır; dolayısıyla yurtseverlik de bu toprak parçasının üzerindeki tüm canlı ya da cansız varlıkları benimseyip sevmektir. Cansız varlıklardan örnek vermek gerekirse, dağlar, ovalar, denizler, göller, kıyılar, kentler, yer altı, yer üstü zenginlikleri, tarihsel kalıtlar sayılabilir. Canlı varlıklar ise başta insanlar olmak üzere, hayvanlar, ormanlar ve bitki örtüsüdür. Yurtseverlik bir yanıyla insan sevgisi gibi doğa sevgisini ve korumacılığını gerektirir.

Ülke insanlarının yurtseverliğinin aynası ülkenin ovalarının, ormanlarının, hayvanlarının, göllerinin, denizlerinin, kıyılarının, kentlerinin, tarihsel kalıtlarının sergilediği görüntülerdir. Eğer o ülkenin ovaları çölleşiyorsa, ormanları tükeniyorsa, gölleri kurutuluyorsa, denizleri kirleniyorsa, kıyıları betonlaşıyorsa, kentleri çirkinleşiyorsa, tarihsel kalıtları yağmalanıyorsa o ülkenin insanlarının yurtseverliğinden söz etmek güçtür.

***

Türkiye, ortak ve resmi dili Türkçe olan üniter/teklik yapıda bir ulus devlet olmakla birlikte çok dilli, çok dinli, çok mezhepli, çok etnik kökenli, çok kültürlü bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan herkes, ister doğumundan, isterse buraya göç ettiğinden itibaren olsun, Anayasa ve yasalar karşısında eşittir. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki herkes, sayısal varlıklarına ve sosyal konumlarına bakılmaksızın Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkesler, Abhazlar, Boşnaklar, Gürcüler, Osetler, Ermeniler, Yahudiler, Rumlar, Romanlar, Sünniler, Aleviler, Şafiler, Keldaniler, Nasturiler, Yezidiler vd eşit haklara ve yükümlülüklere sahiptirler. Devletin, cami-cem evi örneğinde görüldüğü gibi yanlış uygulamaları bu gerçeği ortadan kaldırmaz.

Yurtseverlik tanımına dönecek olursak, yurtseverlik, etnik kökenine, diline, dinine bakmaksızın bu yurdun tüm insanlarını eşit ölçüde benimsemek, çıkarlarını ve haklarını kendi çıkar ve hakları gibi korumaktır, koruyabilmektir. Bu yaklaşım her şeyden önce insan sevgisini ve hoşgörüyü gerektirir.

Türkiye, uzunca bir süredir sonu henüz görünmeyen, feodal ve yarı-feodal ilişkilerin çözülerek yerini kapitalizmin aldığı sancılı bir geçiş süreci yaşamaktadır. Kentlerdeki göç kaynaklı asayişsizlikten kırsaldaki töre cinayetlerine, kanlı toprak husumetlerinden teröre kadar toplumu bunaltan birçok olay bu geçiş sürecinin ürünüdür.

***

Benzer süreçleri daha önce yaşamış başka ülkelerde de örnekleri görüldüğü gibi (İtalya’da Güney Tirol, İspanya’da Bask vd) bu sancılı geçiş dönemlerinde belli etnik gruplar içinden ülkenin toprak bütünlüğünü parçalamayı amaçlayan ayrılıkçı güçler ortaya çıkabilirler, kanlı terör olaylarına yol açabilirler. Bunlara karşı gerekli askeri ve siyasal savaşım verilirken yapılabilecek en büyük yanlış o terör örgütü ile içinden çıktığı etnik grubu özdeşleştirerek toplumun bir kesimini başta temel hak ve özgürlükler olmak üzere “eşit alandan” soyutlamaktır.

Adını koymak gerekirse, 20 yıldan fazladır Güneydoğuda yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımız, özellikle de kanaat önderleri bir yanda PKK terörü, öbür yanda devlet arasında sıkışmış bir durumda en bunalımlı dönemlerinden birini yaşamaktadırlar. Onlar bizim, bizlerle eşit haklara sahip yurttaşlarımızdır. Toplumsal, siyasal ve kültürel dayanışmamıza her zamankinden daha fazla gereksinimleri vardır.

Bu dayanışmayı göstermek yurtseverliğimizin gereğidir.

Korkmayalım; ülkemiz parçalanmayacaktır. Buna kimsenin gücü yetmez. Yaşadığımız sancılı sürecin sonu mutlaka güzel gelecektir. Geleceğin mutlu, aydınlık, barışçı Türkiye’sini, o özlediğimiz huzurlu kardeş bahçesini bu ülkenin her dilden, her dinden, her etnik kökenden yurtsever insanlarıyla el ele, omuz omuza, birlikte kuracağız.



Hiç yorum yok: