15 Haziran 2009 Pazartesi

ELEŞTİRİLER ÜZERİNE - 14.06.2009

Umduğum, beklediğim gibi “Ana Dil” ve “Anlatamamanın Dayanılmaz Ağırlığı” başlıklı son yazılarıma ilişkin olarak büyük bölümü eleştiri niteliğinde olan çok sayıda ileti aldım. Olumlu ya da olumsuz olsun okur tepkisinin bir köşe yazarı için çok yararlı olduğuna, bir düşünsel beslenme kaynağı olmasının yanı sıra bilgi donanımının zenginleşmesi açısından da önemli katkı sağladığına inanıyorum. Bu çerçevede son bir haftadır bana eleştiri ve önerilerini ileten tüm okurlarıma teşekkür ediyorum.

Okur tepkisinin, yukarıda saydığım katkılarının yanı sıra yazara yaptığı yanlışı görüp düzeltme şansı vermesi gibi bir yararı daha var. Buna örnek olarak üç okurumun iletilerini buraya almak istiyorum.

***

Sayın Özgür Y.:

Sayın Kavukçuoğlu, Anadilde Eğitim teriminden anlaşılan, okullardaki eğitim dilinin her bölgede o bölgede yaşayan insanların kullandıkları anadil olmasıdır. Sizin tarif ettiğiniz ‘Anadilde Eğitim’ anadilde eğitim değil, anadilin okulda öğretilmesidir. Terminolojideki karışıklık anlam karışıklığına da yol açıyor ve bugünkü yazınızda yakındığınız tur tepkiler almanıza neden oluyor. Bence ‘Okullarda Anadil Eğitimi’ veya ‘Anadilin Okulda Öğrenebilmesi’ şeklinde bir terminoloji kullanırsanız yanlış anlaşılmalara da yol açılmamış olur. Aksi durumda aldığınız eleştirilerin haksız olduğunu iddia edemeyeceğinizi düşünüyorum. Saygılarımla.

-------------------------------

Sayın Bülent H. S.:

“Değerli Deniz Kavukçuoğlu, bugünkü yazınızı da okudum ve meramınızı anladım. Anadilde eğitimden, dileyene Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması kastediliyorsa sorun yok; katılıyorum. Sorun şurada: ‘Anadilde Eğitim’ ifadesinden anladığımız, tüm müfredat ve eğitimin o dil ile yapılmasıdır. Sanırım bazı okurlarınız gibi benim de kafamı karıştıran, bu temel kavram konusundaki anlaşmazlıktı. Esenlikler dilerim...”

Sayın İsmail T.:

“Sayın Kavukçuoğlu, bugün Cumhuriyetteki köşe yazınızı, daha öncekiler gibi, büyük bir beğeni ile okudum. Düşüncelerinize katılıyorum. Ancak, anlattığınız içerikle, konuyu (sorunu) adlandırışınız farklı gibi geldi bana. ‘Anadilde eğitim’ diyorsunuz. Bu adlandırma, bir kişinin eğitimini anadilinde yapmasını çağrıştırıyor, her ne kadar bunun uygulanabilirliği olmasa da. Hâlbuki açıklamanızdan, belirtmek istediğinizin ‘bir kişinin anadilini öğrenmesi’ olduğu anlaşılıyor. Bu durumda konuyu ‘anadil eğitimi’ olarak adlandırmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. “

Meramımı anlatmada bana yardımcı olan bu okurlarıma özel olarak teşekkür ediyorum. Cumhuriyet’i de, okurlarını da başka gazetelerden ve okurlarından faklı kılan bu özelliktir.

***

Bir de söz konusu yazılarım nedeniyle kınama iletileri gönderen, beni bir ‘yurtsever’ olarak görmediğinden Cumhuriyet’e yakıştırmayan okurlar da var.

Örneğin, Sayın Mustafa K.E. şöyle yazıyor: Deniz Bey sizin 13 yıldır cumhuriyet gazetesinde yazıyor olmanız ve AKP iktidarına muhalif olmanız salt anlamda yurtsever (abç.-DK) bir aydın olmanız için yeterli değildir ve bunun örneğini de yazdığınız yazılardan okumaktayız. (…) Demek istediğim Türkiye ve Cumhuriyet kazanımları türlü kıskaçların altında ezilme tehlikesi yaşarken sizin sürekli etnik konuları kaşımanız düşündürücü ve üzücüdür. (…)”

Bu tür eleştirilere, yargılara, (acaba önyargı sözcüğü daha doğru mu düşer) yanıt vermenin oldukça zor olduğunu biliyor, ama aynı zamanda da yanıtsız bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. O halde önümüzdeki yazının konusu da böylece belli olmuş oluyor.

Yurtseverlik.

Okur Yorumları:

Sayın Kavukcuoğlu,

Anadil ana tarafından öğretilir. Anası çocuğuna anadilini öğretemiyorsa sorun anasınındır. Burada kamuya ait bir sorumluluk yoktur. Kamusal alanda herkesin birbiriyle anlaşabilmesi için gerekli olan dil Türkçedir. O halde devletin görevi sadece Türkçe öğretmektir, eğitim ve öğrenimi Türkçe yapmaktır. Ana dilde eğitim hakkı diye bir kamusal hak olamaz. Bu konuda tartışmalar hele yurtseverlik tartışmaları gereksizdir, kaynak ve zaman israfıdır.

Sevgilerimle,

Erkan Çetinkaya

Yüksek Mühendis

--------------------------------

DEĞERLİ KAVUKCUOGLU

YAZILARINIZI VE CUMHURİYET GAZETESİNİ

OKUYAN(DÜZENLİ OLARAK) BİR GENCİM

İKİ HAFTADIR ANADİL ÜZERİNE GÖRÜŞLERİNİZİ YAZIYORSUNUZ

OKUR YORUMLARINI AKTARDINIZ

ANLAYAMADIĞIM ŞU:

ANADİLDE EĞİTİM OLSA DA OLMASA DA ORADAKİ

ORTAÇAĞ KARANLIĞI YIKILMADIKCA NE OLACAK

EĞİTİM HAKKI OLDU AMA HALA AYNI ŞEYH AĞA DÜZENİ GİDECEKSE NE FARKEDER

CEPTELEFONU BİLGİSAYAR GÖTÜRDÜK ORAYA

FAKAT İNSANI İNSAN YAPAN DEĞERLİ TAŞIYABİLDİK Mİ SIRTIMIZI MI DÖNDÜK O GÜZEL İNSANLARA

BİR SİNEMA BİR TİYATRO BİR SPOR MERKEZİ

SOSYAL ZAMANLARI GEÇİRECEK BİR YAŞAM ALANI GÖTÜRDÜK MÜ

BU ZAMANDA HALA NAMUSU BACAK ARASINDA ARAYAN KAFALAR HÜKÜM SÜRDÜKÇE

İSTERLERSE SADECE ANADİLDE KONUŞSUNLAR NE DEĞİŞECEK

ANLAMIYORUM ANLAM VEREMİYORUM

SEVGİ VE SAYGILARIMLA

M.EMRE TAŞ

-----------------------------------

Selam Deniz Bey,
Yazılarınızın her satırını dikkatle okuyorum. Gerek biligi gerekse öneriler açısından çok şey öğreniyorum, teşekkürler. Başlık ne olursa olsun insanın kendi anadilini okulda öğrenmesinden daha doğal bir hak var mıdır? Dilin adı ne olursa olsun, bir dil kulaktan kulağa ne kadar gelişebilir? Ne kadar süreyle yaşayabilir? soruları uzatmak mümkün.
Her neyse, Deniz Bey, aydınlatıyorsunuz çok teşekkürler
saygılar
Ayşe KORKMAZ

-------------------------------------------
Sayin Kavukcuoglu,

Sevgili Cumhuriyet`imizin okurlarina kitabinizdan alintilarla (*) bir nebze serinlik saglamaniz olasi. Söyle ki;

"Toplumun belli kesimlerinde `yurt sevgisi`, `yurtseverlik`gibi kavramlar yadirganiyordu."

"...Beni anlayamamalarinda Türkiye toplumuna 1980`li yillarla birlikte egemen olan her seyi parayla pulla, `iyi yasamak`la degerlendirme anlayisinin da kesin bir payi vardi. Insanlarin kafalarindaki `malik olmak-olmak`dengesi coktan beri `malik olmak`tan yana bozulmustu."

25 yilini Almanya`da gecirdikten sonra yeni dönen, 35 yillik bir Cumhuriyet okuru olarak ben de "...bir insanin yurduna salt `sevgi`nedeniyle de dönebilecegini anlatmakta cok zorlandim." derken sizi anlamakta zorlanmalarini anlayabiliyorum. Tek sesli alaturka müzige alismis ya da yatkin kitlelerden cok sesli senfonik müzige duyarli kulak ve beyinlerin bulundugu toplum katmanlarina bir cirpida ulasmak olanakli degil elbette. Etnik sorunlari ve beraberinde tasinanlari, yurt cografyasinin lego ya da puzzle parcalari olarak görüyorum.
Sorun, Tito`nun ölümüyle Balkanlarda`yasananlara davetiye cikarmakla degil, Mustafa Kemal Atatürk`in "biz" diyebilmesinin bilinci ve tutarliligindan geciyor. Iste bu, uniter birligimizdir.
Sosyal hizmetleri de sunmak icin sosyal devletin niteliklerine haizseniz, oh ne ala!.. .Gerisi fasarya...

Saygilarimla,

Dincay Tüfenk
------------------------------

Sayın Kavukçuoğlu,

Biz Türkler dilimizi bilmiyoruz, yanlış kullanıyoruz, dolayısıyla analaşamıyoruz. Bazı sözcükleri neden birleştirdiğimizi; dil adlarını, sıfat değerinde olduklarında kavim adlarını neden büyük harfle (majüskül) yazdığımızı da bir türlü anlamamışımdır. Ana dil ayrı mı yazılmalı yoksa bitişik mi? Ancak nasıl yazılırsa yazılsın ana dil ya da anadil “başka diller üretmiş olan” dil demektir. Bir başka deyişle lâtince bir ana dildir. Ana dili ise çocukken ailemizden öğrendiğimiz dildir. Öyleyse Kürtçe ana dil değil bir grup insanın ana dilidir. Ve okullarımızda (orta öğretimde, yüksek öğretimde) öğretilebilir; sadece kürtçe değil lâzca, çerkezce gibi ülkemizde konuşulan öteki diller de öğretilmelidir eşitlik ilkesi gereği. Ancak ilk-öğretim kesinlikle ve sadece türkçe olmalıdır. Devlet kürtçe televizyon yayını yapıyor. Neden öteki dillerde de televizyon yayını yapmıyor? Öteki etnik grupların birer PKK, LKK ya da ÇKK’sı olmadığı için mi? Demokrasinin temeli –herkesin ileri sürdüğü gibi- bana göre özgürlük değil bireyler ve gruplar arası eşitliktir.

Saygılarımla.

Ekrem Aksoy

Emekli öğretim üyesi

------------------------------------

Sayın Kavukçuoğlu,

Ben 43 yıllık CUMOK'um,başka bir deyişle 43 yıldır 'Cumhuriyet Üniversitesi' öğrencisiyim.Bu 'üniversite'de hep öğrenci olarak kalınır,bunu biliyorum.Sizin nitelikli,derinlikli yazılarınızı da -kaçırmadan,aksatmadan- okuyorum,çok da yararlanıyorum.Kaleminizi öperim.

Dünkü (14.06.2009) yazınızı da okudum.Görüşlerinizde bana ters gelen bir şey olmadığı için,işin o yanını geçiyorum.Üzerinde durmak istediğim,kullandığınız terim.'Anadil' sözcüğünün anlamı başka,'anadili'

sözcüğünün başka.Bu sözcükler eşanlamlı değil.Anadil,başka diller türetmiş olan dildir,dil doğuran dildir.Anadili ise -yalınkat bir anlatımla-ananın dili,anadan ya da yakın çevreden öğrenilen dildir.

Siz -doğru anladıysam-'anadil'den değil,'Anadili'nden söz ediyorsunuz.

'Yurtseverlik'le ilgili yazınızı da okuyup yararlanmak için dört gözle bekliyorim.

En içten dileklerimle saygılarımı sunarım.

Recep Nas

NOT: 21 Şubat,UNESCO' nun 1999' da aldığ bir kararla Uluslararası Anadili Günü kabul edilmiştir.Amaç şudur: Dünyada konuşulmakta olan dillerin korunmasına katkıda bulunmak...

------------------------------

Sayın Orhan Tümen:

Sayın Kavukçuoğlu,

Dil yalıngukları(insan) hem birleştirir hem de böler.Cumhuriyet’in bir dili olur.Bir dil bir yalınguktur.

İki dil iki yalınguktur.Dil kültürse TDK’nın yaptırım gücü olur.

Türkiye’de farklı ana ve baba diller var diyorsunuz.Gürcüstan var gürcüce TVkanalları var.

Tan tün (gece gündüz) Hıristiyan kültürü veriyor.İsrail İbranice kültür veri,yor.Ariang (kore)

Kanalı Budist kültür veriyor.On TV kanalı tan tün kermanjice(Kürtçe) yayın yapıyor.

Siz hiç soraklanmayın dalbınmayın (telaş) Kurtsat,Gali kurdistan,newroz,kurd 1,Mezopotamya

Hep kermanjice ve soranice yayın yapıyor.Guranice ve zazaki ce yaın yok yazık oluyor.

Pakistan’da 4 eyalet var Sind,pencap,beluci,peştun.Kürt dediğiniz oluşturmaya çalıştığınız

Yeni kavim bunların karışımı.

Belucice göze ÇAM ağza DEB deniyor Kürtçede ise ÇAV ve DEV deniyor.M>V ;B>V değişimi.

Beluci BOGHTY(bohti) aşireti siirt’te BOHT-AN>botan olarak karşımıza çıkıyor.Belucice

BADİNAN Barzan bölgesinde de var .Gabar dağları Belucistan’da da var.Konu uzun.

1 TL’yi masal için vermiyelim anlamadığınız konuda ahkam kesmeyin.

Saygılar


Hiç yorum yok: