8 Haziran 2009 Pazartesi

ANA DİL - 08.06.2009

Bugün pazar. Güneşli, sıcak bir gün, uzun uyuma günü. Öğlene doğru Dışarı çıktım, yakındaki fırından taze simit alıp döndüm. Henüz temposuna alışamadığım pazartesi yazımı yazacağım, çay ve simit eşliğinde. Aklıma bir şey gelmiyor, daha doğrusu birçok şey geliyor da kuyrukları birbirine dolanmış, içlerini birini çekip alamıyorum.

***

Bir an biraz önce fırının önündeki o anlamadığım dildeki konuşma kulaklarıma gelir gibi oldu. İki delikanlıydılar, fırının vitrinindeki pidelere bakarak bir şeyler tartışıyorlardı, fakat sanırım tartıştıkları konunun pidelerle bir ilgisi yoktu. Bir süre sonra uzaklaştılar. Onlar uzaklaşırken, fırının yanındaki tekel bayiinin kapısının önünde, alçak bir taburede oturan yaşlıca adam arkalarından söylendi. “Bari doğru dürüst konuşabilseler,” dedi.

Merak ettim, sordum. Kürtçe konuşuyormuş delikanlılar, ama konuştukları dilin dilbilgisi kurallarından haberleri yokmuş. “Nasıl olsunlar?” dedim adama, öyle ya Kürtçe okulda öğrenilen bir dil değildi ki. Ana babaları nasıl konuşuyorlarsa çocuklar da öyle öğrenip öyle konuşuyorlardı. İstanbul’a bir süreliğine konuk geldiğini söyleyen yaşlıca adam bana hak verir gibi oldu.

***

Devlet televizyonu TRT bir süredir 6. kanalından Kürtçe yayın yapıyor. Günde 24 saat yayın yapan kanalın potansiyel hedef kitlesi için bir çekim merkezi olabilmesi için programlarına en az TRT’nin Türkçe yayınlarına gösterdiği kadar özen göstermesi gerekiyor.

TRT 6, salt eğlence, şarkı, türkü ve doğa belgeseli kanalı olarak kalmak istemiyor, eğitici bir işlev de yüklenmek istiyorsa her şeyden önce dil’e önem vermesi gerekmiyor mu?

Bu ülkede milyonlarca yurttaşımızın ana dilleri Kürtçe, fakat dillerini kurallı olarak öğrenemiyorlar, ana babalarından nasıl öğrenmişlerse o kadarıyla yetinmek zorunda kalıyorlar. O düzeyde Kürtçe ne edebiyat ne de bilim için yeterli olabiliyor. Bugün Kürt kökenli yurttaşlarımızın geneli tarafından konuşulan Kürtçe TRT 6’yı anlayabilecekleri düzeyde bile değil.

Öte yandan yalnızca TRT 6’nın değil, Kürtçe yayın yapmak üzere kurulacak özel kanalların, Kürtçe yazılı basının da o dili kurallı olarak öğrenmiş insanlara, spikerlere, moderatörlere, habercilere, yazarlara gereksinimi var. Tüm bunlar Kürtçenin, ana dilde eğitimin devletin örgün okul programına alınmasını, üniversitelerde öğrenilecek/öğretilecek bir bilim dili olarak benimsenmesini zorunlu kılıyor.

***

Türkiye çok kültürlü bir ülkedir. Bu ülkede, bu ülkenin yurttaşlarının ana dili olan, -unutulmakta olanları da dahil-, her dil Türkiye’nin bir zenginliğidir. Bu zenginliğin ortaya çıkartılması, ortak kültürümüze katkıları açısından önünün açılması resmi dilimiz olan Türkçenin önemini azaltır mı? Buna inanmak için ortada hiçbir somut neden yoktur.

Türkiye gibi üniter bir devlet olan, öyle de kalmak zorunda olan bir ülkede ortak/resmi dil olan Türkçenin altındaki her dil, o dili konuşan her grubun kültürel varlığının motoru olarak ortak kültürümüzün gelişmesini hızlandıracak bir öğedir.

***

Türkiye’de farklı anadillerin varlığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu gerçeğin yok sayılması toplumu böler, kabulü ise birleştirir. Anayasa değişikliklerinin yeniden gündeme getirildiği bu günlerde Türkçe dışındaki ana diller sorunu da ayrıntılı olarak ele alınmalıdır. Gönlümüz birleşmeden, birlikten yanaysa tabii.

Okur Yorumları:

SAYIN KAVUKÇUOĞLU,
SENDİKAMIZ CUMHURİYETÇİ, DEVRİMCİ VE ANTİEMPERYALİST BİR ÇİZGİDE TEKRAR 2005 TE KURULMUŞTUR. TÖS'ÜN DEVAMI OLAN SENDİKAMIZIN ANA DİLDE EĞİTİM YANİ "EĞİTİMİN MİLLİYETLER TEMELİNDE ÖRGÜTLENMESİ" KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİNİ 8 HAZİRAN 2009 TARİHLİ YAZINIZI OKUYUNCA PAYLAŞMAK İSTEDİM.
GÖRÜŞLERİNİZİ İLETİRSENİZ SEVİNİRİM..
SAYGILARIMLA..

İBRAHİM DAŞ
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBE BAŞKANI

------------

Sayın Denizkavukçuoğlu,

Bugünkü yazınızı da, her gün olduğu gibi, zevkle okudum; yine pek dikkati çekmeyen çok önemli bir konuyu ele almışsınız. Bence de Kürtçenin televizyon kanallarında düzgün konuşularak, örnek olması gerekir. Böylece, standart, doğru yolda gelişen bir dil oluşturulabilinir, sonuçta her bakımdan üstün nitelikli yurttaşlarımız oluşur. Anadilde eğitimi, haklı olarak, kültür zenginliğimiz olan bu dilin yitip gitmesinin önlenmesi için isteyenlerin istekleri de gerçekleşir, Türkçenin hegemonyası ve Kürtçenin asimilasyonu da önlenmiş olur.

Ama hangi Kürtçenin ?

Ben etnik geçmişimi araştırırken, internette dolaşırken hayretle gördüm ki, durgun yüzeyin altında kan gövddeyi götürüyor : Türk devletine, milletine demediğini bırakmayanlar, kendi lehçelerinin(diyelim) baskın gelmes için, yalan-yanlış başta olmak üzere her yöntemi deniyorlar.

Ben konunun amatörü bile deyilim, ahkam kesmem doğru olmaz, ama apaçık gerçkelere, gördüğüm kadarı ile yapabildiğim kadar dikkati çekmeye çalışmayı görev biliyorum. Kürtçe diye bize dayatılan bir dili kurtaracağız diye, ülkemizin bizden önce yaşamış halklarının kültürel mirasının yok olması suçuna iştirak etmiş oluruz.

Sayın Vecihi Timuroğlunun 2008 nisanında yayımlanan makalesinden öğrenebildiğim kadarı ile, iki türlü anadil varmış; Annelerimizden öğrendiğimiz dil ve kendisinden yeni diller doğmuş olan asıl dil.

Kürt halkı, tarihin ilk devirlerinden beri, büyük devletlerin, büyük uygarlıkların kesiştiği bölgede, bu büyük parçalardan, türlü nedenlerle kopan insanların oluşturduğu uç bölgesi halkları olduğu için, ne müşterek geçmişleri ve de bir yaratılış destanları vardır, dilleri de bu gel-gitlereden kalan tortulardır. Doğu Anadolu tarih coğrafyası, stratejik konumu ile bir halklar, uygarlıklar müzesidir. Bu zengin tarihin derin izleri toprak altından, höyüklerden,mağaralardan çok, o yöre insanlarının dillerinde gizlidir . Biz bugün bu zenginlikleri ortaya çıkaramıyorsak, hiç olmazsa, yok olup gitmesini önlemeliyiz. Kazak dilbilimci Olcas Süleyman, yan dillerin ana dillerin areolojik alanı olduğunu söylüyor.

Ayrıca müşterek bir dil oluştrmuş br halkın kendi devletini kurmasını önlemek olanaksızdır. Bugünkü uygulama ayrılıkçıların programının devlet eli ile uygulanması deyil mi?

Madem ki ok yaydan çıktı, o zaman, Rusların yaptığı gibi, olabildiği kadar çok halka kendi dillerini kullanıp geliştirmek yoluna gidilmeli, böylece demokrasinin ve çok kültürlülüğün gereği yapılır, aynı zamanda, hangi dilin üstün olduğuna keleşler karar vermez.

Bunun için de her dilde yayın serbest olmalı,başlangıçta radyo, sonra televizyon açılması teşvik edilmeli, devletçe desteklnmeli, devletin bir lehçeyi ikinci resmi dil durumuna getirmesi ihanettir, cinayettir. Bu çerçevede zaman yitirmeden, yerel dilleri ve kültürleri konu edinecek enstitüler kurulmalı, bunlar için illa o bölgeden elemanlar yetiştirilmesi beklenmemeli, en iyi, ünlü türkologlar türk deyil. Bu konuda Baykalı sona kadar destekliyorum. Kısacası, PKK ve onun ardında ki emperyalist ve ağaları deyil, halkımızı ve onun kültür(leri)ini destekliyelim.

İçten dileklermle saygılarımı sunarım.

Hidayet Karaçor
Em.Dz.Alb.

--------------------

Sayın Kavukçuoğlu,

Bugünkü köşe yazınızda " Kürt çocuklarının kendi dillerini bilmediklerini, dolayısıyla doğru Kürtçe konuşamadıklarını yazmış, onlara dilleri öğretilmelidir" demişsiniz; pekiyi ben size "Türk çocukları acaba kendi dillerini, eğitimden geçtikleri halde biliyorlar mı "diye sorsam?

Örnek mi istiyorsunuz; size en çarpıcı örnekleri özel televizyon kanallarında konuşan spikerlerden, haber bülteni okuyucularından veririm.

Gelelim örneklere: " saat beş gibi(!) ", gine-yine yerine", " dâhi- dahi yerine", kar- kâr yerine", ruzgar- rüzgar yerine, esnaflar (esnaf zaten çoğuldur), Hakkari(A incelecek) yerine Hakkari... Türkçede K (ka olarak okunuyor, oysa ke denmesi gerekir, dolayısıyla PE KA KA Kürtlerin söylediği şekliyle Pe Ke, Ke doğrudur. Gençler arasındaki " kendine iyi bak", " sana dönücam-telefonda konuşurken" ve belki artık çoğunluğun kanıksadığı günlük hayatımızda Türkçeyi katleden yüzlerce hata!!!

Üstad önce siz Türk çocuklarına Türkçe öğretmenin yolunu gösterin de sonra sıra Kürt çocuklarına gelsin.

S elamlar

Ömer Serim

Not ben Alman okulunda okudum.Almanca'nın temel prensiplerini yani gramerini bilmeden hiç bir genç liseden mezun olamazdı; bugün de öyledir. Acaba Türkiyemizde Türk çocukları kendi dillerinin gramerini biliyorlar mı?

------------------

Sayın Kavukçuoğlu,

Şu Kürtlerin anadillerini öğrenebilmeleri için gösterdiğiniz coşkulu çabaya hayran olmamak elde değil. Şu fırının önündeki delikanlıların kötü bir Kürtçe konuşmaları ne kadar acı. Gerçi dükkanın önünde oturan yaşlı Kürt’ün kurallara uygun Kürtçeyi hangi okullarda öğrendiğini de merak etmedim değil.

Çok özür dilerim, kendimi tanıtmayı daha doğrusu hatırlatmayı unuttum. Hani şu barıştan yana olmayan akademisyen eskisi. Daha önce şu özelliğimi zikretmiş miydim hatırlamıyorum. Ben hem ana hem baba tarafı Osetya’dan göçetmiş dolayısıyla kanında biyolojik olarak tek damla Türk kanı taşımayan bir vatandaşım. Yani diyeceğim ırkçı veya nasyonalist olmam mümkün değil ve benim ana dilim de Osetçe. Yurtseverim ve Atatükçüyüm. Şimdi size çoğunu sizinde bildiğiniz ve Türkiye’de halen yaşayan ana dili Türkçe olmayan etnik gurupları sayayım: Abazalar, Kabartaylar, Osetler, Çeçenler, İnguşlar, Dağıstanlılar, Gürcüler, Lazlar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Çingeneler, Kırmançiler, Zazalar. Bunlar aklıma şu an gelenler. Bu dillerin bir çoğunun alt gurupları da var. Şimdi soruyorum size, devlet niçin yalnız Kürtlere ana dilde eğitim vermeli? Kıstasınız ne? Sayı üstünlüğü mü? Anadolu’da ortaya zuhur ediş tarihleri mi? İnsan haklarında böyle kıstaslar var mı? Yoksa dağa çıkan mı kazanır? Eğer hepsine anadil eğitimi verilmeli diyorsanız bunun nasıl yapılacağını da açıklamanız gerekir. Aslında üniter devletlerin tek resmi dili vardır ve eğitim o dille verilir. Türkiye de İngilizce, Fransızca ve Almanca eğitim veren okulların bulunması tamamen ayrı bir konudur ve bana göre yanlıştır. Yanlıştır ama Kürtçe eğitim için örnek gösterilemezler. Türkiye’de ana dilini öğrenmek isteyenler için hiçbir engel yoktur. Oset kökenli yurttaşların kurduğu Alan vakfında her yıl Osetçe kursu açılır ve isteyenler bu kurslara katılır.

Ama esas dava kültürel hak v.s değildir. Mevzi kazanmaktır. Dava ilkönce bağımsızlığa giden yolda federal bir Kürt bölgesi oluşturmaktır. Neymiş efendim, beyler üniter devlet içinde bir çözümde yanaymışlar! Onun için kongrelerinde milli marş çalınmaz, Türk bayrağı asılmaz. Dıyarbakır’da bu seçimler Kürdistanın sınırlarını belirleyecektir diyen bayların bayanların Ankara’da yaptıkları takıyelere inananlara ben sadece romantik demokrat derim.

Saygılarımla.

E.Karaboğa

---------------------------



2 yorum:

yurtdışı eğitim dedi ki...

cok guzel bir site oldu tebrik ederim

dil okulu dedi ki...

Yurtdışı dil okulu hakkında daha fazla bilgi almak istiyorum tesekkurler