5 Nisan 2009 Pazar

UMUTLANALIM (MI?) - 05.04.2009

Cumhuriyet Halk Partisi’nin yerel seçimlerde oyunu artırıp yeni belediye başkanlıkları kazanması AKP’den bir an önce kurtulmak isteyen kesimlerde 2011 genel seçimlerine ilişkin umutların yeşermesine yol açtı.

İstanbul’daki dikkat çekici oy artışı, Aydın, Sinop, Tekirdağ, Antalya ve Giresun’da yerel yönetimleri kazanması hiç kuşku yok ki CHP adına kayda değer başarılardır.

Öte yandan 29 Mart seçim sonuçları ilginç bir dağılım haritası ortaya çıkarmıştır. Kıyı kentlerinden 5’ini AKP (İstanbul, Hatay, Samsun, Trabzon, Rize), 4’ünü Milliyetçi Hareket Partisi (Bartın, Kastamonu, Balıkesir, Adana), 1’ini DSP (Ordu) kazanırken, CHP de 14 kentte il belediye başkanlıklarını kazanmıştır (Kırklareli, Zonguldak, Sinop, Giresun, Artvin, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın, İzmir, Çanakkale, Tekirdağ, Edirne).

CHP’nin Ankara dışında Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da gücü yok denecek kadar azdır.

Dağılım haritasına bir göz atalım:

Batman, Bingöl, Diyarbakır, Iğdır, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’da yüzde 1’in altında; Afyon, Ağrı, Bitlis, Çankırı, Erzurum, Hakkâri, Kahramanmaraş, Konya, Mardin, Muş, Nevşehir, Rize, Siirt ve Yozgat yüzde 5’in altında; Aksaray, Düzce, Elazığ, Erzincan, Gümüşhane, Karabük, Kastamonu, Karabük, Kırıkkale, Kütahya, Sakarya ve Sivas’ta yüzde 10’un altındadır. CHP’nin, Demokratik Sol Parti’nin seçimlerden birinci parti olarak çıktığı Eskişehir’de eriştiği oy oranı 2.7, Ordu’da da 2.2’dir.

Bu haritanın değişmesi yolunda köklü adımlar atılmadığı sürece CHP’nin 2011 genel seçimlerinde iktidarı değiştirecek ölçüde bir ağırlık kazanması hayaldir.

***

Seçim sonrası başlayan tartışmalar her benzer durumda olduğu gibi CHP merkez yönetiminin değişmesi konusunda yoğunlaşmaktadır. Sayın Deniz Baykal’ın yerini alacak bir genel başkan adayı bulunmuştur ve bu değişiklik gerçekleşince partinin “makûs talihi” de değişecektir! Bu, CHP yandaşlarının ezelden beri vazgeçemedikleri bir yaklaşımdır. Kurtuluş, başarı, yükselme ancak ve ancak “karizmatik bir lider” ile olasıdır! Geçmişte Bülent Ecevit gibi somut bir örnek vardır; alçakgönüllü, halkla kolay ilişki kurabilen, dürüst, erdemli, güzel konuşan, topluma umut veren bir liderle iktidara giden yol açılabilir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu işte böyle bir kişiliktir…

Sayın Kılıçdaroğlu’nun sayılan bu niteliklere sahip olduğundan kimsenin kuşkusu yoktur, fakat sorun Türkiye koşullarında bir “kişilik” ya da “karizmatik olup olmamak” sorunu değildir. Sorun, bir stratejik program sorunudur. Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun oy dağılım haritasına yansıyan görüntüsü ancak o bölgelerde seçmenleri Sünni İslam’a ve Kürt milliyetçiliğine yönelten sorunlara somut çözüm önerileri üretmekle olasıdır.

Liderin kişiliği mutlaka önemlidir, anımsayalım ve kendimize soralım, eğer Sayın Ecevit’in dilinden düşürmediği “Toprak işleyenin, su kullananındır!”, “İnsanca, hakça bir düzen!” gibi “programatik” söylemler toplumda yankı bulmasaydı, CHP o yıllardaki başarısını gösterebilir miydi? Bunu tersinden de okuyabiliriz: eğer partinin dilde somutlanacak ve toplumda yankı bulacak bir stratejik programı yoksa ya da başka bir deyişle kullanacak malzemesi yoksa liderin kişiliği tek başına iktidar değişikliği için yeterli değildir.


***

CHP, -eğer bir vazgeçme söz konusu değilse-, bir sosyal demokrat parti olarak bu niteliğinin üzerine yüklediği sorumluluğun bilinciyle hiç zaman yitirmeden önünü tıkayan sorunların üstesinden gelme yolunda bir stratejik programın hazırlık çalışmalarına başlamalıdır.

Türkiye’nin “akıllı”, “yenilikçi”, “dönüşümcü” bir sosyal demokrasiye hiçbir zaman olmadığı ölçüde gereksinimi vardır. Kendimiz farklı bir yerde duruyor olsak da…


1 yorum:

immortal_marco dedi ki...

üstat,
kabul etsek de etmesek de artık Deniz Baykal bence ve birçoklarınca CHP deki hizmetini tamamlamıştır.Değişim şart tabiri caiz ise. CHP yi iktidara taşıyacak yeni ve genç politikacılara ihtiyaç var ve bu parti içinde mevcuttur.