1 Nisan 2009 Çarşamba

ALTI AY SONRA - 01.04.2009

“… Bu devran ebediyete kadar sürüp gitmeyecek; çünkü düşüş hep yükselişin vardığı en üst noktada, zirvede başlar, AKP iktidarı da, lideri de bu kaçınılamaz sonu değiştiremeyecektir. Düşüş başlamıştır bile. Yoksa kendine özgüveni sağlam olan bir siyasal güç neden böylesine hırçınlaşsın, öfkesini gemleyemez olsun?

Düşüşü en yakından duyumsayanın düşen olduğu bilinen bir gerçektir. Ülkenin dört bir yanında ayyuka çıkan yolsuzluklar, ‘laikliğe karşı eylemlerin odağı olunması’ hâli, muhalefetin sesini kesme girişimleri, yargı fiyaskoları, eş-dost kayırmaları önlenemez düşüşün somut görüntüleridir.

Tüm bu görüntüleri perdelemeye, olan biteni yok göstermeye yandaş medyanın çabaları da bir süre sonra yetmez olacak, efsunlanmış kitlelerin yanlış alkışları düşenlerin kulaklarında sadece hoş bir seda olarak kalacaktır.

Düşüş bir süreçtir, çıkışta aldığından daha kısa bir zaman alır.”

***

Yukarıdaki satırları 17.09.2008 tarihinde bu köşede yayımlanan “Düşüş” başlıklı yazımdan alıntıladım. Bu düşüşü altı ay öncesinden görmek bir müneccimlik başarısı değildi kuşkusuz, bizim yaptığımız da somut olarak görülene ilişkin bir not düşmekten başka bir şey değildi zaten.

AKP iktidarı açısından bir “kırılma” olarak değerlendirilen yerel seçimler bu düşüş sürecini açıklamayı kolaylaştıran sayısal veriler ortaya koyuyor. Doğal ki bu sayılar aynı zamanda AKP iktidarının dayandığı sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel zemini doğru belirleyebilmemiz için bize olanaklar sunuyor.

Trakya bölgesinde ve Ege-Akdeniz kıyı şeridinde Hatay dışında önemli bir varlık gösteremeyişi sosyal sınıflar oluşumunun kapitalizmin doğal sürecini yaşayarak gerçekleştiği görece gelişmiş kentlerde AKP’nin nesnel olarak orta ve uzun erimde de bir şansının olmadığını ortaya koymaktadır.

Sanayileşmeye/kapitalistleşmeye bağlı olarak beli düzeyde aydınlaşmış, evrensel-çağdaş değerleri benimsemiş kentlileşmiş nüfusun “laikliğe karşı eylemlerin odağı” olduğu yargı tarafından tescil edilmiş, bastırmaya ne değin çabalasa da içindeki “islamofaşist” özünün dışa vurmasını engellemeyi başaramayan bir siyasal yapıya tahammülü yoktur.

***

AKP, siyasal güç olarak Orta Anadolu ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kendine özgü koşullarından beslenmektedir. Orta Anadolu kentlerinin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel ortak özelliği ekonomik gelişmenin feodal güdümlü bir kapitalistleşmeye bağlı olarak gerçekleştiğidir. Altyapısı kapitalist, üstyapısı ise feodal olan bu “ucube” süreç kendine özgü toplumsal ve kültürel kurumlarını da yaratmakta, yine bu kurumlar sürecin yeniden üretilmesinde önemli işlevler üstlenmekte, kapalı döngüyü güvence altına almaktadırlar. Bu bağlamda Batı’da Bursa ve Denizli, Güneydoğu’da Gaziantep, Kuzey’de de Trabzon’un belli farklılıklar gösterdiğini söylemeliyiz.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da şeyhlerin, dinsel cemaatlerin, aşiret reislerinin etki alanındaki nüfus kesimleri de AKP için verimli bir zemin, güçlü bir seçmen potansiyeli oluşturmaktadır.

***

Ne var ki AKP’nin beslendiği sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel zemin yapı olarak kendini yeniden üretme yeteneğine rağmen “kırılamaz” değildir. Bunu başaracak olan ise emek ağırlıklı alternatif bir siyasal güçtür.

Eğer AKP’den kurtulmak isteniyorsa yapılması gereken bu gücü oluşturmaktır.


Hiç yorum yok: