20 Nisan 2009 Pazartesi

1 MAYIS VE POLİS - 19.04.2009

Hükümet 1 Mayıs’ın “Emek ve Demokrasi Günü” olarak tanınmasına ve resmi tatil günü olarak kutlanmasına karar verdi. Bu, desteklenmesi, alkışlanması gereken olumlu bir karardır.

Ne var ki bu kararla birlikte her yıl olduğu gibi bu yıl da “Taksim Alanı” kutlama yeri olarak gündeme geldi, tartışılmaya başlandı. Sendika federasyonları Türk-İş, Hak-İş ve DİSK Emek ve Demokrasi Günü’nün Taksim Alanı’nda kutlanmasını talep ederlerken, İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği “güvenlik gerekçesiyle” bu talebe karşı çıkıyor. Oysa Türkiye’nin örgütlü emek tarihi açısından Taksim Alanı’nın özel bir anlamı vardır. Geçmiş yıllarda 1 Mayıs bu alanda kutlanırken 1977 yılında kim tarafından düzenlendiği açıklığa kavuşturulamayan kanlı bir provokasyon sonucu 34 kişi yaşamını yitirmiş, 156 kişi de yaralanmıştı. Sonrasında alan bu tür geniş katılımlı toplantılara kapatılmışsa da zaman içinde yeniden izin verilmiş, daha sonra da iktidarların keyfine göre hareket edilir olmuştu.

Geçen yıl da benzer tartışmalar yapılmış, sonucunda yasak kararı üzerine ortaya ülke ve toplum olarak yüzümüzü kızartan görüntüler ortaya çıkmıştı.

Bu yılki tartışmalar çerçevesinde, “Eğer izin verilmiyorsa biz de kutlamalarımızı başka yerde yaparız” diyen Hak-İş ve Türk-İş’ten farklı olarak DİSK Taksim Alanı isteminde direnmektedir. Bu bizce de desteklenmesi gereken haklı bir direnmedir. Yetkililer “Biz kendimizi koruyacak önlemleri alırız” diyen DİSK’e kulak vermelidir.

***

Polis, hiçbir sendikayı, hiçbir kuruluşu, hiç kimseyi böyle bir söylemde bulunma durumunda bırakmamalıdır. Nerede ve ne zaman olursa olsun toplanma ve düşünce açıklama gibi temel haklarını kullanmak isteyen bir sendikanın toplantısını korumak polisin görevidir. Oysa polis bizde ne yazık ki “koruyuculuğu” değil, “engelleyiciliği” çağrıştırmaktadır. Eğer çağdaşlaşmak istiyorsak bu bakış değişmelidir. Bir örnek vermek istiyorum.

Almanya’da iki polis sendikası vardır. Her ikisinin de tüzüklerinde “siyaseten tarafsız” oldukları belirtilmesine karşın Sosyal Demokrasiye yakın olan Polis Sendikası’nın - Gewerkschaft der Polizei (GdP) 167 bin, Hıristiyan Demokratlara yakın olan Alman Polis Sendikası’nın da - Deutsche Polizeigewerkschaft (DPolG) yaklaşık 50 bin üyesi vardır. Polis Sendikası (GdP), 6 milyon 371 bin üyeyle Avrupa’nın en büyük İşçi Sendikaları Federasyonu olan Deutscher Gewerkschaftsbund’a (DGB) bağlı olarak faaliyet göstermektedir.

Almanya’da resmi tatil olan 1 Mayıs, “Emek Günü” (Tag der Arbeit) olarak kutlanmakta ve kutlamalara Alman Sendikalar Birliği öncülük etmektedir. O gün ülkenin tüm kentlerinin, kasabalarının, beldelerinin en büyük alanları en yüce değer olan emeğin yaratıcıları olan emekçilerindir. O emekçilerin arasında ülkede asayişi ve yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamak, korumak için emek veren, ter döken, sırasında canını ortaya koyan polisler de vardır. Polisler ellerindeki pankartlarla, dövizlerle, sendika temsilcilerinin yaptıkları konuşmalarla isteklerini dile getirir, yapılan yanlışları protesto ederler.

1 Mayıs’ta ülkenin herhangi bir alanında emekçilerle bir arada olmak, emek gününü onlarla birlikte kutlamak hangi siyasal eğilimden olursa olsun bir politikacı için büyük bir onurdur.

***

Çağımızda gelişmişliğin başlıca ölçütlerinden biri de toplumun, özellikle de emekçilerin eriştiği örgütlülük düzeyidir. Bir ülke istediği kadar ekonomik açıdan kalkınmış olsun, zengin olsun, demokrasi anlayışı emekçilerin örgütlenme, sendikalaşma noktasında gelip tıkanıyorsa, o ülkede gelişmişlikten, çağdaşlıktan, uygarlıktan söz etmek olası değildir.

Bir ülkede eğer memurlar, öğretmenler, polisler sendikal örgütlenme özgürlüğüne, grev hakkına sahip değillerse, o ülke demokrasi açısından “ikinci sınıf” bir ülkedir.

Demek ki daha yapacak çok şeyimiz vardır, eğer hep “ikinci sınıf” kalmak istemiyorsak tabii.


Hiç yorum yok: