1 Nisan 2009 Çarşamba

SADİ BEY AMCA - 29.03.2009

Alt kat komşumuzdu Sadi Bey; bir yerlerde olduğu bilinen ama nedense bir türlü rastlanmayan gerçek bir İstanbul beyefendisiydi. Benim henüz 10’lu yaşlarımı sürdürdüğüm 60’lı yılların başlarıydı apartmanımıza taşındıklarında. Sokak kapısında karşılaştığı herkesi aynı zarafetle selamlar, başından hiç eksik olmayan fötr şapkasını sağ eliyle çıkartır gibi yapar, aynı zamanda da hafifçe öne eğilerek yumuşak bir sesle “İyi günler efendim,” derdi. Sanırım, bir devlet bankasının genel müdürlüğünden emekliydi. Uzun süren meslek yıllarından kalma bir alışkanlık olacak, sabahları erkenden kalkar, birazdan sokağa çıkacakmış gibi giyinirdi. Her zaman bakımlı, her zaman şıktı.

Ne var ki çözmemiz oldukça uzun bir zaman alacak “esrarengiz” yanları da vardı Sadi Bey amcanın. Karşı daire komşuları Muazzez Hanım, epeyce bir süredir, özellikle de geceleri Sadi beylerin dairesinden birtakım tıkırtılar, cızırtılar ve tanımlayamayacağı “başka sesler” duyduğunu önüne gelen herkese anlatınca apartman sakinleri arasında ortak bir merak oluşmuştu. Öyle ki kimi komşularımız içlerinde uyanan ve giderek büyüyen meraklarını belki dindiririz umuduyla Sadi beylerin kapısının önünden geçerken kulaklarını kapıya dayar gibi yapıp Muazzez Hanım’ın duyduğu o sesleri kendileri de duymak için özel çaba harcıyorlardı.

Azmin elinden hiçbir şey kurtulmuyor, nitekim bir iki hafta içinde tüm komşular ne yapıp edip o sesleri duymayı başarmışlardı. Ben de duymuştum; benim duyduğum “gulu, guuu, gulu gulu, guuu” sesleri Muazzez Hanım’ın “başka sesler” dediği o özel kategoriye giriyordu.

***

O yıllarda Türkiye’de egemen paranoya komünizm tehlikesiydi. Yurttaşlarımızın önemli bir bölümü dünya komünizminin başlıca hedefinin Türkiye’yi komünistleştirmek olduğu düşüncesinde olduklarından sürekli “teyakkuz” durumundaydılar. Sadi Bey bir Rus casusu olabilir miydi? Bu soru önce apartman komşularımız arasında sevimsizliğiyle tanınan eczacı Cevat Bey tarafından ortaya atılmış, kısa zamanda da başta kapıcımız Recep Efendi olmak üzere kimi komşular tarafından “en azından bir seçenek olarak” benimsenmişti.

Bizimkiler ise bu türden ortak meraklara uzak duran insanlardı. Ne var ki alt katta ne olup bittiğini hiç umursamayan annem benim ısrarlarıma daha fazla direnememiş, kendisin evde olmadığı bir saatte aşağıya inip “olay”ı Sadi Bey amcanın eşi Mevhibe Hanım’la konuşmuştu. Mevhibe Hanım olayı onaylamış, seslerin nedenini eşinin bir süredir kapıldığı “fen aşkı” ile açıklamış, sonra annemi arka odalardan birine götürmüş, ona orta masasının ve bir rafın üzerinde dizili duran on kadar radyoyu göstermişti. Bunlar zamanın en iyi markaları kabul edilen Grundig’in, Blaupunkt’un, Newton’un en yeni modelleriydi.

Annemin anlattıkları merakımı dindireceği yerde büsbütün güçlendirmişti. Öyle ya, bir insan on adet -hem de tümü en son model- radyoyla ne yapardı? Yoksa tüm bu yatırımı komünist Bizim Radyo’yu dinlemek için mi yapmıştı? Öyleyse eczacı Cevat Bey hiç de haksız sayılmazdı o soruyu ortaya atarken. Ürkmüştüm.

***

O akşam konuştum Sadi Bey amcayla. Beni o radyolu odaya almıştı. Konuştukça bir yandan içim rahatlıyor, bir yandan da bastırmakta zorlandığım bir gülme krizinin eşiğine geliyordum. O bir klasik batı müziği meraklısıydı. Bir arkadaşının önerisine uyup önce sekiz lambalı bir Grundig almış, fakat doğru dürüst dinlenebilen bir istasyon bulamamıştı. Kısa dalga cızırtılı, uzun dalga gulu gululuydu, orta dalgada ise hiçbir şey yoktu. Ama yılmamıştı, bir, iki, üç derken “işe yaramaz” on radyo sahibi olmuştu. Bana tüm o cızırtıları, gulu guluları dinlettikten sonra, “İşte böyle Deniz Bey oğlum,” dedi hüzünlü bir sesle.

O sırada aklıma geldi, “Anten bağlantılarını kontrol ettiniz mi?” diye sordum. Şaşkınlıkla yüzüme baktı: “Anten de mi bağlanacaktı?” Olayın tümü bu soruda gizliydi.

Kıssadan hisse: Teknolojinin en mükemmeli dahi eğer kullanmasını bilmiyorsanız hiçbir işe yaramaz. Son helikopter kazasında olduğu gibi.

Okur Yorumları:

Sayın Deniz KAVUKÇUOĞLU.

Bir helikopter kazası ve sonrasında oluşan rezaleti böylesine güzel anlattığınız için sizi kutlarım.

Saygılarımla.

Ahmet ÖNEN

30.03.2009

------------------------------------------




Hiç yorum yok: