Sevgili Türkel,
Aramızdan ayrıldığından bu yana 68 gün geçti. Şimdi neredesin, bilmiyorum ama bulunduğun yerden burada neler olup bittiğini şiddetle merak ettiğini biliyorum. Daha önce sana uğurlanışının ne değin görkemli, görkemli olduğu kadar da alçakgönüllü, yani tam senin istediğin gibi olduğunu, sevenlerinin (içten sevenlerinin) sayısının bu denli çok olmasının kimi insanları nasıl şaşırttığını anlatmıştım. 40’ında da dostların Cihangir’de, senin evde toplandılar.
Bugün anlatacaklarıma gelince… Burada siyaset de, hukuk da şirazesinden iyice çıktı. Gençlerin moda deyimiyle her şey “manyaklaştı”. İnanılacak gibi değil ama iki gün öce Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin İstanbul’daki Genel Merkezi basıldı, polisler kopyalarını çıkarmadan bursiyer 36 bin kız çocuğu ile 29 bin üniversite öğrencisinin kayıtlarının bulunduğu bilgisayar belleklerini bile alıp götürdüler. Türkan Saylan hocamız haklı olarak panik içinde; çocuklar eğer bu nedenle burslarını alamazlarsa ne yapacaklar, diye kaygılanıyor. Onun sağlığını merak ediyorsundur mutlaka; bildiğin gibi, hemoterapiye devam ediyor, fakat Türk hukuku Hoca’nın sağlığı kötüye gitsin diye elinden geleni yapıyor sanki. Çünkü onun da evi basıldı, Ergenekon Davası’na “delil oluşturabilir” gerekçesiyle yayımlanmış makalelerinin müsveddelerini bile aldı polisler; tam yarım çuval! Hoca o gün hastaneye gidemedi. Komşuları, dostları yalnız bırakmadılar Türkan Hanımı. Gülriz Sururi, Leyla Umar, Coşkun Özdemir oradaydılar.
O sıralarda İstanbul Üniversitesi’nden meslektaşın, aynı zamanda da kürsü başkanın Prof. Dr. Erol Manisalı’nın evi aranıyordu. Artık ne bulunduysa (!), Erol hoca gözaltına alındı.
Burada olsan mutlaka heyecanlanırdın elinde olmadan, bana da gelirler mi, diye. Öyle ya sen de ÇYDD’nin 2. Başkanıydın. Erol Manisalı da üniversiteden hem meslektaşın, hem de kürsü başkanındı, aynı zamanda da Cumhuriyet’te köşe komşun. Ama yine de, ‘keşke burada olsaydın da gelselerdi’, demeden edemiyorum. Nasıl da çıldırtırdın adamları, bir yandan çalışma odanın o muhteşem dağınıklığı, öbür yandan hınzırca kısılmış o dünya güzeli maviş gözlerin…
***
Neyse, olayı kişileştirmeyeyim, çünkü bu mektubu köşemde yayımlamayı düşünüyorum. Anlayacağın, Sevgili Arkadaşım, toplum kötü bir sabaha uyandı pazartesi günü. Savcı talimat vermiş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Türkiye genelinde birçok temsilciliğine de baskın yapıldı, bu arada Yönetim Kurulu üyelerinden Prof. Ayşe Yüksel gözaltına alındı. ÇYDD’nin yanı sıra Çağdaş Eğitim Vakfı ile 68’liler Birliği Vakfı da paylarını aldı. Vakfın genel sekreteri Namık Kemal Boya’yı içeri aldılar. Biliyorsun, Doğan Grubu, Milliyet’in öncülüğünde “Baba Beni Okula Gönder” başlığı altında kız çocuklarını okullulaştırmayı amaçlayan başarılı bir kampanya sürdürüyordu; işte o kampanyanın koordinatörü olan Tijen Mergen de gözaltında.
Bu arada iki faal rektörle üç eski rektör de demir parmaklıklar ardına yollandı.
Kafanı daha fazla karıştırmamak, içini daha fazla karartmamak için gözaltına alınanların tam listesini vermiyorum; 12. Ergenekon Seferberliği 18 ilde 60 kişiye yönelik olarak uygulandı, 43 kişi gözaltına alındı, demekle yetineyim.
Tahmin edebileceğin gibi medyanın “borazan” kesimi büyük sevinç içinde; köşe yazarlarının bir tek parmaklarına zil takıp göbek atmadıkları kalıyor. İki dalga daha gelsin, eminim onu da yaparlar. Borazanlığın, soytarılığın sınırı, sonu yok çünkü.
Herkesin ağzında bir “Türkiye bir hukuk devletidir” lafıdır gidiyor, olan biten de “hukuka uygun” yürütülüyor zaten. Ama ya hukuk şirazesinden çıkmışsa, olan biten de bu şirazesinden çıkmış hukuka göre yürütülüyorsa, ne olacak? Kimse işin bu yanını düşünmüyor. Tuhaf değil mi?
Türkelciğim, buradan haberler şimdilik bu kadar. Ha, bir de “Bize teğet geçen küresel kriz” var, hükümetin son açıklamasına göre ekonomide bu yıl beklenen küçülme yüzde 3,6; işsizlik ise yüzde 13,5. Ekonomi profesörüsün ya, merak edersin diye yazdım.
Güzel yanaklarından öperim, canım arkadaşım.
2 yorum:
Yorum Gönder