Belediyecilikte yeni değil, 1980’li ve 1990’lı yıllarda da iki dönem başkanlık yaptı Ege’nin bu şirin kıyı beldesinde. O yıllarda Dikili, Osman Özgüven’in öncülüğünde bir kültür ve edebiyat merkezi olarak Türkiye genelinde adını duyurdu, her yıl başarıyla düzenlenen ve kardeşlik kavramının öne çıktığı Barış ve Demokrasi Festivali çerçevesinde kültür-sanat-edebiyat dünyamızın birçok temsilcisini ağırladı. Yine o yıllarda Türk-Yunan dostluğunun ilk tohumları atıldı, Midilli’nin Mitilini kenti ile Dikili kardeş kentler olarak bu dostluğu pekiştirdiler. Türk ve Yunan çocukları geçen yaz düzenlenen kardeşlik kampında bir araya geldiler.
İlk başkanlık döneminde sokaklara döşettiği kırmızı parke taşlar nedeniyle “kızıl komünist” damgasını yedi Özgüven, hatta zamanın Sıkıyönetim Komutanlığı başka işi kalmamış gibi hakkında soruşturma bile açtırmıştı.
***
Başkan Özgüven’le tanışlığımız, karşılıklı oturmuşluğumuz yoktur, ama biliyorum ki o ülkemizde “sosyal belediyeciliği” uygulayan ilk yerel yöneticilerdendir. Bunu anlamak, görmek için Dikili’ye gitmek, sokaklarında dolaşmak, insanlarıyla konuşmak yeterlidir.
Bugün Dikilililer belediye fırınında üretilen ve ilçenin sekiz noktasında satılan 250 gramlık ekmeği 25 kuruşa alıyorlar. İlçede toplu taşımacılık ücretsiz, araçlar öğrencileri evlerinin önüne bırakıyorlar. Sağlık Merkezi’nde hastalara 1 YTL’ye bakılıyor, röntgen çekimi 6 YTL, parası olmayandan hiç ücret alınmıyor. Belediye ihtiyaç sahibi 100 öğrenciye burs veriyor. Kent Konseyi, Gençlik Konseyi, Kadın Dayanışma ve Gençlik Merkezi gibi sosyal, Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği ve Halk Dansları Topluluğu gibi sanatsal kuruluşlar oluşturulmuş. İlçe bakımlı ve temiz.
Ne var ki Dikili Türkiye’nin bir parçası ve Türkiye’de hiçbir başarı cezasız bırakılmadığından Dikili’de de bu kural şaşmaz bir biçimde işliyor.
***
Başkan Osman Özgüven’in yukarıda saydıklarımızın dışında önemli bir “suçu” var; Dikililere ayda 10 tona kadar kullanma suyunu ücretsiz veriyor. Olacak şey değil tabii! Sen ekmeği 25 kuruşa sat, hastalara ücretsiz bak, toplu taşımacılıktan para alma, üstüne üstlük suyu da halka bedava dağıt! Devlet organları derhal harekete geçiyor, Osman Özgüven ve 21 meclis üyesi hakkında Dikili Asliye Ceza Mahkemesi’nde “görevi kötüye kullanmaktan” dava açılıyor.
Son duruşmada mahkeme “kamu zararının doğup doğmadığının” belirlenmesi için dosyayı Ankara’ya, Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Yargıçlar, yargılamaya esas olan “4736 sayılı kamu kurum ve kuruluşlarının ürettikleri mal ve hizmet tarifeleri ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun” ihlal edilerek “kamunun zarara uğratılıp uğratılmadığını” bilirkişi yardımıyla belirleyecekler.
İnsan, “Bu nasıl kanundur?” diye sormadan edemiyor. Bir belediye başkanı halka ücretsiz su dağıttığı için yargılanıyor. Gerekçe de “kamuya zarar”, peki, “kamu” kim? Kamu “halk” değil mi? Dolayısıyla Dikili halkı kamuyu oluşturmuyor mu? Eğer yasa mahkemenin ele aldığı gibi yorumlanıyorsa o zaman bu yasanın Anayasa’ya aykırılığından söz etmek gerekmez mi? Eğer sosyal belediyecilik cezalandırma nedeni ise Anayasa’da belirtilen “sosyal devlet” ilkesi havada kalmış olmaz mı? 6 şubat 2009 günü duruşma var; bakalım nasıl bir karar çıkacak?
Osman Özgüven ise “4736 sayılı kanun anayasaya aykırıdır. Ceza da alsak itirazımız olmayacak. Bunu boynumuzda madalya olarak taşıyacağız. Önümüzdeki dönemde halkımız bana yine görev verirse bu sefer 10 ton değil 20 ton suyu bedava vereceğiz” diyor.
Dilerim kazanır; yalnız o değil onunla birlikte sosyal belediyecilik de, Dikililer de…
Okur tepkileri:Sayın Deniz Kavukçuoğlu
Kaleminize sağlık.Yazınızı dostlarımla paylaştım.
Yazınızda belirttiğiniz gibi; mahkeme kamu zararının saptanması amacıyla Sayıştay denetçilerinden oluşacak bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verdi.
Davanın gidişi olumlu değil. Zaten Sayıştay'ın raporu üzerine dava açılmıştı. Aynı kurumun
denetçilerinin raporunun da farklı olması olası değil, tarafsız ve bağımsız bilirkişi olmadıklarından, ekli dilekçe iled itiraz ettik.
Kamu zararı nedir? Kamu yararı nedir? Bu kavramların değerlendirilmesi davanın sonucunu belirleyecek. Yazınızın kamu yararı/kamu zararı tartışmasına önemli katkısı olacağına inanıyorum.
Ama asıl sorun Osman Özgüven'e uygulanan yasada.Yasanın düzenlemesi aşağıda, işin püf noktası de "işletmecilik gereği yapılması gereken ticari indirimler hariç" tümcesinde. Yani belediye ürettiği mal ve hizmetlerde bir tür ticari şitket gibi davranmalı, işletmecilik gereği yani karlı olacaksa indirim uygulamalı, yoksa indirim uygulayamaz...
Yasanın amacı kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi, kamu kurumlarının ticari şirketlere dönüştürülmesi. Bu durum özelleştirmeden daha tehlikeli bir gelişme.Yerel Seçimlere giderken asıl konuşulması ve tartışılması gerekenler bunlar, ama olmuyor işte..
Ne yazık ki; Mahkeme yasanın anayasaya aykırı olduğu, bu nedenle Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi istemimizi de reddetti.İlgili yasanın ilgili bölümü aşağıda, ilginç yanı yasanın kabul edildiği dönem DSP, MHP, Anavatan Koalisyonu dönemi.
Bence Osman Özgüven ve arkadaşları hakkında "kamu zararına yol açmaktan" ceza kararı verilirse ve zarar onlardan istenirse, sosyal belediyecilik tamamiyle sona erer.
Duyarlılığınız için yeniden sonsuz teşekkürler.
Selamlar.
Av.Arif Ali Cangı
30 Kasım 2008**************************************************************************************
Ekmeği 25 kuruşa satmak kamu zararı ise, 60'şar kiloluk (yılda 2 kez) kolilerle yiyecek dağıtmak ne oluyor?
Halka 10 ton suyu bedava vermek kamu zararı ise, camilerden su parası almamak (ne kadar tüketilirse tüketilsin) zarar olmuyormu?
1 YTL'ye hasta bakılması kamu zararı ise, 3 milyon ton kömürü bedava dağıtmak nedir?
Nebi FUNDA
**************************************************************************************
Dikili'de suyu halka ücretsiz veren başkanı "kamuyu zarara uğratmak" gerekçesi ile
yargılayan zihniyet,
TARIK ATAN
30 Kasım 2008
*************************************************************************************
Adnan Soysal
1 Aralık 2008
*************************************************************************************
Sevgili Deniz Abi
İsminizi gibi engin ve derin yazılarınızı sürekli okuyor ve sizin gibi aydınlanmış insanların varlığı benim gibi sade yurtseverleri mutlu ediyor; öncelikle bunu bilmenizi isterim
Dikili Belediye başkanını anlattığınız dünkü yazınızı da okudum.
Osman Bey ile birkaç kez akşam yemeği yeme fırsatım oldu, dolayısıyla Sadece yaptıklarını başkalarından duymakla değil kendi ağzından dinlemenin mutluluğunu da tatdım.
Bir şey daha duydum Osman Beyin o birikim dolu dilinden, Ben SHP’liyim diyordu her konuşmasında.
Dikili belediyesi SHP’li bir belediyedir.
Yazınızda bir kere bile SHP’den söz etmemişsiniz, bana iki kelime ile bunun nedenini açıklar mısınız?
Sevgi ve saygılarımla.
İRFAN TUNCER ŞENER
MAKİNA YÜKSEK MÜHENDİSİ
1 Aralık 2008
Deniz Bey Merhaba,
Yazinizi okudum, elinize saglik. Osman Özgüven, ayni zamanda kisiligi ile de cok sevilen birisidir. Keske bagli bulundugu siyasi partinin isminide belirtseydiniz. Cumhuriyet Gazetesinin eski haberlerinde de belirtilmeyen bir durum olmasindan dolayi ilgimi cekti.
Basarilarinizin devamini diliyorum.
Saygilarimla...
Atilla GULGEC
SHP Nilufer Ilce Baskani
1 Aralık 2008
*************************************************************************************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder