11 Kasım 2008 Salı

EVELEME, GEVELEME, DEVEKUŞU KOVALAMA - 05.11.2008

York Düşesi Sarah Ferguson’un Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı Ankara, Saray Rehabilitasyon Merkezi’nde gizlice çektiği insanlık dışı görüntüler başta hükümet üyeleri olmak üzere çeşitli kesimlerin tepkilerine neden oldu. Dışişleri Bakanı Ali Babacan Düşes’in bu davranışını “diplomatik bir skandal” olarak nitelerken, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da olayı, “Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ilişkin ilerleme raporunu açıklayacağı dönem”göz önüne alınarak zamanlanmış “siyasal bir komplo” olarak değerlendirmiştir.

Olay, temel karakteri genellikle “necip” olarak tanımlanan milletimizin milliyetperver fertlerinde de infiale yol açmıştır. Örneğin, Hürriyet’in internet sayfalarında olaya ilişkin görüşlerini açıklayan bir yurttaşımızın görüşleri benzer düşüncedeki milliyetperverlerin hissiyatına tercüman olmaktadır:

Bu Sarah denilen kadının 1985'teki skandal evliliğini canlı yayından izlemiştim. Hiçbir zaman kraliyete layık olamadığı için saraydan tekmeyi yedi. Şimdi de kendince 2. Sınıf gördüğü ülkelere giderek, üstün olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Ama asla eksikliğini çektiği soyluluğa kavuşamayacak.”

Görüldüğü gibi üst düzey siyasetçiler olayın diplomatik/siyasal boyutları üzerinde dururlarken, yurttaşlar da olayın psikolojik boyutuna vurgu yapmaktadırlar.

***

Oysa kim, nasıl görüntülemiş olursa olsun ortada bir fotoğraf vardır ve fotoğrafta bir sandalyeye oturmuş, elleri bağlı durumda bir özürlü görülmektedir. Soru budur ve çok basittir: Bu fotoğraf Saray Rehabilitasyon Merkezi’nde anlık bir gerçeği yansıtmakta mıdır, yoksa bu bir fotomontaj hilesi midir?

Eğer bu fotoğrafla anlık bir gerçek yansıtılıyorsa fotoğrafın diplomatik/siyasal amaçlarla mı ya da psikolojik güdülerle mi çekildiği hiç önemli değildir.

Toplumumuzun her kesiminde, devletimizin her katında hep var olan “gerçekle yüzleşmek sıkıntısı” giderek kalıcı bir hastalığa dönüşmektedir, dönüşmüştür. İnsanlara egemen olan, egemen oldukça da onları gülünçleştiren bir hastalıktır bu.

Önümüzde fotoğraflar, film kareleri durmaktadır. Örneğin, 1 Mayıs günü yere düşmüş bir kadın göstericinin kafası bir polis tarafından tekmelenmektedir. Aynı gün yoldan geçen bir turist çiftin erkek olanının sırtına şiddetli bir polis copu inmektedir. Bunlar saptanmış, herhangi bir tartışmaya yer bırakmayan anlık gerçeklerdir.

Eğer herhangi bir nedenden ötürü gözaltına alınan sapasağlam insanlar serbest bırakıldıklarında yürüyecek durumda değillerse ve bunun nedeninin gözaltında gördükleri şiddet olduğunu doktor raporlarıyla kanıtlıyorlarsa İçişleri Bakanı istediği kadar şeffaflıktan söz etsin bunun inandırıcı hiçbir yanı yoktur.

***

Aynı şekilde Devlet Bakanı Nimet Çubukçu Saray Rehabilitasyon Merkezi’ndeki görüntülere istediği siyasal yorumu getirsin, gerçeği değiştiremeyecektir. Oysa bu ülkede birçok şeyin temelden değişmesi gerekmektedir. Nimet Çubukçu’nun asal görevi kendi yetki alanındaki kurum ve kuruluşlardaki yozlaşmayı, çürümüşlüğü, bozulmuşluğu ortadan kaldırmaktır. Bozulma salt Saray Rehabilitasyon Merkezi ile sınırlı değildir. Çocuk yurtlarında da, yaşlı yurtlarında da gerçek kapısı aralandığında dışarıya ağır bir çürük kokusu sızmaktadır.

Sayın Bakan, anlık bir gerçeği yok dış politika, yok siyasal komplo diye eveleyip geveleyerek saptırmaya çalışacağı yerde o gerçeğin bir daha yinelenmemesi için önlemler almalıdır. Devekuşu örneği, başını kuma sokup “ben görmüyorum ya, kimse de görmüyordur” diye düşünmenin kendisine de, topluma da bir yararı yoktur.

Gerçek, ancak onunla yüzleşecek iradeye sahip insanlar tarafından değiştirilebilir.

Ne yazık ki AKP’li bakanlarda en olmayan şey de bu iradedir.

Hiç yorum yok: