Obamacılara göre yeni Başkan, Alaattin’in sihirli lambasından çıkan her şeye kadir bir devdir. Bir parmak şıklatmasıyla önce Amerikan işgal orduları Irak’tan çekilecek, sonra bir şıklatmayla sıra Afganistan’a gelecektir. Obama parmaklarını şıklattıkça ABD İslam’ı ılımlaştırma politikasını terk edip Büyük Ortadoğu Projesi’ni rafa kaldıracak, İran ve Suriye’yi rahat bırakacak, İsrail’i dizginleyecek, Kafkaslar’ı ele geçirme stratejisinden vazgeçecektir. Bölge huzura, insanlar da hep özledikleri o müreffeh hayatlara kavuşacaklardır.
Bir çırpıda olmasa bile bir gün mutlaka bizim Kürt sorunumuzu da, Ermeni sorunumuzu da çözecektir Başkan Obama.
Ekonomisi, mali piyasaları şimdilik allak bullak da olsa ABD büyük devlettir, süper güçtür, küreselleşmenin ağa babasıdır, Başkan Obama’nın önderliğinde yeniden doğrulmanın yollarını bulacaktır. Ocak ayından bu yana işlerini yitiren Amerikalı emekçi sayısı 1 milyon 200, son bir ayda işsiz kalanların sayısı ise 240 bindir. 52 milyonu bulan sosyal güvenlik ağı dışındaki yurttaşlarını yeniden sosyal hizmetler ağının içine alacaktır Obama, bir yandan bu sorunları çözerken öte yandan da batma sürecine giren otomotiv endüstrisini ayağa kaldıracaktır. Yalnızca otomotiv endüstrisini değil, çelik endüstrisini, bankacılık ve emlak sektörlerini de…
İyi de bütün bunları nasıl başaracaktır Obama?
Savaşlar sona erince, eskiden olduğu kadar savaş uçaklarına, savaş gemilerine, tanklara, toplara, roketatarlara, bazukalara, mermilere, ölümcül kimyasallara gereksinim kalmayınca savaş sanayi ne yapacaktır? Çelik endüstrisi, elektronik endüstrisi, kimya endüstrisi yani… Yüz binlerce Amerikan işçisi işsiz mi kalacaktır, çelik, elektronik ve kimya devleri üretimlerini durdurunca? İşsiz milyonlara yeni milyonlar mı katılacaktır?
ABD ekonomisi, ABD ekonomisini yönetenler devletin başında demokrat-siyah Obama da olsa buna izin verirler mi? Hem Obama, ABD’nin kurulu düzenini onaracağı, eskisinden daha işler duruma getireceği vaadiyle adaylığını koyup Başkan seçilmemiş midir?
Dünya kapitalizminin motoru olan ABD ekonomisinin iç dayanağı 302 milyonu bulan nüfusudur. Ülkenin temel karakterini dünyanın en güçlü tüketim toplumu olduğu gerçeği belirler ve hiçbir ABD Başkanının aklından ülkenin bu temel karakterini değiştirmek geçmez, geçemez, ayrıca geçirtmezler. Öte yandan da bu temel karakterin sürekliğini sağlaması için ABD emperyalist niteliğini korumak, sürdürmek zorundadır. Hiçbir ABD başkanının kişiliği bu zorunluluğun, kaçınılmazlığın önüne geçemez. Lenin’in saptaması geçerlidir: “Kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizmdir!”
Güçlenen her kapitalist ülke eninde sonunda mutlaka emperyalizmin bir ucuna ilişecektir.
Uluslararası medyanın ve profesyonel kanaat önderlerinin göz boyama operasyonları kimseyi aldatmamalıdır. Kapitalizm söz konusu olunca “demokrat”, “kadın” ya da “siyah derili” olmanın hiçbir önemi yoktur.
Başkan John F. Kennedy de “demokrat”tı, fakat başa gelince ilk işi CIA Kübalılarını silahlandırıp kendi ülkelerine çıkartma yaptırmak olmuştu.
Vietnam Savaşı’nın en büyük şahini de yine “demokrat” Başkan Lyndon Johnson’du. Vietnam’da ölen genç Amerikan askerleri için söylediği şu sözler hâlâ kulaklardadır: “Onlar ölmek için uygun yaştaydılar!”
Dünyada hangi kadın liderin kendisinden beklenen duyarlılığına tanık olabildik? Hindistan’da Indira Gahndi’nin, İngiltere’de Margaret Thatcher’in, İsrael’de Golda Meir’in, Sri Lanka’da Sirimavo Bandaranaike’nin, Pakistan’da Benazir Butto’nun ya da Türkiye’de Tansu Çiller’in mi?
Önce ABD’nin Genelkurmay Başkanı sonra Dışişleri Bakanı olan Colin Powell’in, şimdiki Dışişleri Bakanı Condaliza Rice’ın derilerinin “siyah” olması Irak’ın işgalinde, ABD’nin emperyalist siyasetlerinde neyi, neleri değiştirmiştir?
Bence olan önce boğazları kesilen sonra da ayaklarından asılıp postu yüzülen Van’daki Obacılaşma kurbanı o zavallı koyunlara olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder